Hepimiz bugün olduğumuz kişiliği, geldiğimiz noktayı
bir yığın anı üzerine kuruyoruz. Bu yığının içinde direk çöpe atılacaklar,
özenle kutulanıp tavan arasına saklanacaklar ve en nadide sanat eseri gibi başköşeye
konacaklar var. Hangi kategoride olursa olsun her anı insanda iz bırakır.
Özellikle de çöpe atılacaklar yığınının arasından çıkar en çok yara izi
bırakanlar. Silme tuşuna basmamıza rağmen çöp kutusuna atmak için bir daha tuşa
basmadığımızdan mıdır, yoksa öğütme makinesinin içinde öğütmediğimizden midir,
her ne kadar çöp olsalar da, en olmadık yerde sinsice karşımıza çıkarlar
aniden.
Yüreğimizi derin delmiş anılar, kendileri ile ilgili
tüm hesapları kapatmadan anı kütüphanemizdeki yerlerini almıyorlar maalesef.
Her ne kadar bizler onlarla işimiz bittiğine inanarak onları raftaki yerlerine
kaldırsak bile, içimizde onlara dair en ufak bir kor tanesi kalmışsa eğer,
raftaki yerlerinden göz kırpıp dururlar habire.
Kendilerine uygun buldukları ortamlarda bizi tekrar yakmak üzere…
Bu yeniden ortaya çıkışın farkında bile olmayız çoğu
zaman. Kendini güncel yaşanan olayların arasına öyle bir güzel gizler ki, o
anki ruh halimizi, tepkimizi yeni sanırız. Geçmiş zaman içinde kendimizi yaş
almış, olgunlaşmış bulduğumuzdan, geçmişte halledilememiş konuların bizi
sürekli takip ettiğinin farkına varmadığımız gibi, biri bize onların varlığından
bahsetse bile, onları çoktan
hallettiğimizi ve üzerinden geçtiğimizi söyleriz. Bize göre bugün yaşanan
konunun geçmişle hiçbir ilgisi yoktur. Halbuki farklı senaryolar içinde tekrar
tekrar aynı davranış biçimini sergiliyorsak veya aynı olumsuz duyguları
hissediyorsak, muhtemelen hala geçmişimizde halledemediğimiz, güzellikle el
sıkışıp vedalaşamadığımız anılarımız vardır.
Evrenin geçmişte yaşananlardan gerekli dersleri
almadan ilerlememize izin vermemesinin sonucu olsa gerek, evren bizi o kor
tanesi ile yine ve yeniden karşılaştırır durur. Önemsemediğimiz o ufacık kor
tanesi, zaman içinde, sessiz ve derinden yaktığı alanı genişleterek, hayatın en
umulmadık noktasında bir yerde karşımıza yeniden, ama bu sefer alev olarak
çıkar. Üzerinden silindir gibi geçmiş yeni yaşanmışlıklara rağmen derdest
edilip altın yaldızlı kabına konmadan rafa kaldırılmış eski anılar, yeni bir
gözle değerlendirilme ve sonuçlandırma beklerler bizden. Ancak almamız gereken
dersi aldığımızda sönmeye yüz tutarlar.
Yaş aldıkça olayları okuma farkındalığımızı
arttırabilirsek, çöpe attığımızı veya rafa kaldırdığımızı sandığımız
anılarımız, sürekli hortlayarak bizi rahatsız etmek durumunda kalmazlar. Onlar da
iç huzuru ile anı kütüphanemizdeki mezarlıklarında rahatça uyurlar böylece. Bu
anıların bize verdikleri hediyeleri alıp teşekkürlerimizi sunarak helaliyle
vedalaşamazsak, kendi hapishanelerimizde kader mahkumlarına dönüşürüz farkında
olmadan, her yeni yaşananda ayağımıza dolanan anı prangalarıyla…
01.09.2011
1 yorum:
Evet, hayat dersimizi çıkarana kadar karşımıza çıkarıyor boğuştuklarımızı :)))) Tebrikler çok hoş bir yazı..
Yorum Gönder