15 Ocak 2013 Salı

KOR TANESİ


Hepimiz bugün olduğumuz kişiliği, geldiğimiz noktayı bir yığın anı üzerine kuruyoruz. Bu yığının içinde direk çöpe atılacaklar, özenle kutulanıp tavan arasına saklanacaklar ve en nadide sanat eseri gibi başköşeye konacaklar var. Hangi kategoride olursa olsun her anı insanda iz bırakır. Özellikle de çöpe atılacaklar yığınının arasından çıkar en çok yara izi bırakanlar. Silme tuşuna basmamıza rağmen çöp kutusuna atmak için bir daha tuşa basmadığımızdan mıdır, yoksa öğütme makinesinin içinde öğütmediğimizden midir, her ne kadar çöp olsalar da, en olmadık yerde sinsice karşımıza çıkarlar aniden.

Yüreğimizi derin delmiş anılar, kendileri ile ilgili tüm hesapları kapatmadan anı kütüphanemizdeki yerlerini almıyorlar maalesef. Her ne kadar bizler onlarla işimiz bittiğine inanarak onları raftaki yerlerine kaldırsak bile, içimizde onlara dair en ufak bir kor tanesi kalmışsa eğer, raftaki yerlerinden göz kırpıp dururlar habire.  Kendilerine uygun buldukları ortamlarda bizi tekrar yakmak üzere…

Bu yeniden ortaya çıkışın farkında bile olmayız çoğu zaman. Kendini güncel yaşanan olayların arasına öyle bir güzel gizler ki, o anki ruh halimizi, tepkimizi yeni sanırız. Geçmiş zaman içinde kendimizi yaş almış, olgunlaşmış bulduğumuzdan, geçmişte halledilememiş konuların bizi sürekli takip ettiğinin farkına varmadığımız gibi, biri bize onların varlığından bahsetse bile,  onları çoktan hallettiğimizi ve üzerinden geçtiğimizi söyleriz. Bize göre bugün yaşanan konunun geçmişle hiçbir ilgisi yoktur. Halbuki farklı senaryolar içinde tekrar tekrar aynı davranış biçimini sergiliyorsak veya aynı olumsuz duyguları hissediyorsak, muhtemelen hala geçmişimizde halledemediğimiz, güzellikle el sıkışıp vedalaşamadığımız anılarımız vardır.

Evrenin geçmişte yaşananlardan gerekli dersleri almadan ilerlememize izin vermemesinin sonucu olsa gerek, evren bizi o kor tanesi ile yine ve yeniden karşılaştırır durur. Önemsemediğimiz o ufacık kor tanesi, zaman içinde, sessiz ve derinden yaktığı alanı genişleterek, hayatın en umulmadık noktasında bir yerde karşımıza yeniden, ama bu sefer alev olarak çıkar. Üzerinden silindir gibi geçmiş yeni yaşanmışlıklara rağmen derdest edilip altın yaldızlı kabına konmadan rafa kaldırılmış eski anılar, yeni bir gözle değerlendirilme ve sonuçlandırma beklerler bizden. Ancak almamız gereken dersi aldığımızda sönmeye yüz tutarlar.

Yaş aldıkça olayları okuma farkındalığımızı arttırabilirsek, çöpe attığımızı veya rafa kaldırdığımızı sandığımız anılarımız, sürekli hortlayarak bizi rahatsız etmek durumunda kalmazlar. Onlar da iç huzuru ile anı kütüphanemizdeki mezarlıklarında rahatça uyurlar böylece. Bu anıların bize verdikleri hediyeleri alıp teşekkürlerimizi sunarak helaliyle vedalaşamazsak, kendi hapishanelerimizde kader mahkumlarına dönüşürüz farkında olmadan, her yeni yaşananda ayağımıza dolanan anı prangalarıyla…
01.09.2011


1 yorum:

KESEKAĞIDI dedi ki...

Evet, hayat dersimizi çıkarana kadar karşımıza çıkarıyor boğuştuklarımızı :)))) Tebrikler çok hoş bir yazı..