4 Ağustos 2013 Pazar

ALLAH'LA KUL ARASINA GİRİLMEZ

Dün Kadir Gecesiydi. Kadir Gecesi Hz. Muhammed’e Cebrail isimli melek tarafından Kuran-ı Kerim’in vahyedilmeye başlandığı  gece olarak kabul edildiğinden , İslam dünyası tarafından en önemli günlerden biri olarak kabul edilir. Bu gecede edilen tüm duaların kabul göreceğine inanılır. Tüm Ramazan ayı boyunca oruç tutmayanlar bile bu gece oruç tutup dua etmeye özen gösterirler.

Babamın hristiyan anneminse müslüman olmasından dolayı, ister istemez her iki din hakkında az biraz bilgim var. Ancak her ikisininde fazla dindar olmamaları nedeni ile konuyu derinliğine bildiğim söylenemez. Net hatırladığım çocukluğumda kiliseye gittiğimde uzun vaazlardan sıkıldığım gibi, vaaz sonunda papazın önünde kuyruk oluşturup, ağzımızı açıp dualarla ağzımıza konan yuvarlak, tatsız tuzsuz, gofret tarzı şeyi yediğimizde günahlarımızdan arınacağımızın düşünülmesini çok saçma bulduğumdu.

Her ne kadar Alman bir babam da olsa, Türkiye’de doğup büyümüş olmamdan dolayı kendimi hep Türk saydım. Almanlığım sadece kağıt üzerinde. Yaşadığım toprakların kültürüne daha da vakıf olmak , birlikte yaşadığım insanların duygu ve düşünce dünyasına yakın olmak için senelerce oruç tuttum.İftar sofralarında yaşanan birlik, beraberlik hissi hoşuma giderdi. Maneviyat duygum yükselirdi. Kızıma hamile kaldığım zamandan beri de tutmuyorum. Ancak bana göre ne oruç tutmamın ne de tutmamamın benim müslümanlığımın ya da dindarlığımın üzerinde etkisi yok…

Dinlerin özde aynı kavramları savunduğuna inanır ve ritüellerindeki farklılıklarından dolayı ayrıştığını düşünürüm. Bu açıdan baktığımda her hangi bir dinin ritüelini uygulamasam bile bir çok dindar geçinenden daha da dindarımdır. Zira her dinin özünde yatan doğruluk, dürüstlük, iyilik, kibirden yoksunluk, yardımseverlik, adalet vs. gibi olumlu özellikleri bünyemde barındırırım. Ancak her şeyden öte dini inancın Allah ile kul arasında olduğunu savunurum. Bu nedenle kimin oruç tutup tutmadığı, içki içip içmediği, kapalı veya açık gezdiği ilgi alanıma girmez. Dini ritüelleri uygulamak isteyenleri saygıyla karşılarım. Aynı saygıyı da karşımdan beklerim.

Bu bağlamda baktığımız zaman, dün akşam İstiklal Caddesi’nde yaşanan oruç tutmayanlara karşı yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. “Mahalle Baskısı “ denen olgunun gittikçe yerleştiğini, dini siyasete alet edenlerin kendini dindar ilan edenlere baskı yapma özgürlüğü tanıdığını, bu vesile ile zaten yıllardır ayrıştırılan toplumun gittikçe bölündüğünü üzülerek gözlemliyorum. Sadece dün yaşananlar bile Cumhuriyet’in temel unsurlarından biri olan laikliğe daha da sıkı sarılmamız , dini inançları Allah ile kul arasında bırakmak gerekliliğini açıkça ortaya koyuyor. Ülkeyi demokrasi ile yönettiğini iddia eden bir iktidara ise bu davranışlar hiç ama hiç yakışmıyor.

İktidara düşen dini ögeleri devlet yönetimi sisteminden çıkarıp, bu ülke toprakları üstünde yaşayan farklı din gruplarına özgürce ibadet edebilecekleri bir ortam yaratmaktır. Bu ayrışmayı desteklemeyip, bilakis herkesin Türk bayrağı altında birlik ve beraberlik duygusu içinde yaşamasını sağlamak bizatihi iktidarın görevidir. İktidar bu görevini yerine getir(e)memekle bu göreve layık olmadığını birçok kez ispatlamıştır. İstifası uygundur…