Güzel şeyler oluyor benim için bu günlerde… Dostlarımın
kitabımla imza günleri düzenlememi istemesi, TV’ye, radyoya davet, dergi
röportajı gibi kitabın tanıtımı için çok hoş şeyler olmasından öte içimi ısıtan
güzelliklerle doluyor etrafım şu günlerde.
Sosyal medya aracılığı ile tanıştığım “Hangi İstanbul ?”
kitabının yazarı Sevil Bayer ‘le tanıştığımızdan beri, belki ikimiz de yazıyor
olmamızdan, belki de ruh dünyalarımızda benzer sularda gezmiş olduğumuzdan bir
sıcaklık oluştu. Hatta yollarımız öyle bir çakıştı ki aynı web sitesinde
yazılarımız yayınlandığı gibi, önümüzdeki günlerde de aynı gazetede yazmaya
başlayacağız. Ne güzel… Onun önerisi ile geçenlerde Asya yakasında bir imza
günü düzenledik. Kendisine bu fikri içinçok çok teşekkür ederim. Ancak bu imza gününde beni mutlu eden, yeni
bir şeyi fark etmeme neden olan çok daha başka bir şey vardı…
Etkinliği duyurduğumda, zaten en baştan beri hep yanımda
olan ve kitabımı ilk imzalı alanlardan olan Zülay,Baykan ve Berrin arkadaşlarımın
“geleceğiz” diye işaretlemelerine çok şaşırdım. Üçünü de arayıp “
gelmeyecekseniz herhalde, değil mi ?” diye sordum. Üçü de “ tabii ki geleceğiz, senin böyle özel
bir gününde yanında olmayacağız da ne zaman olacağız?” dediler. Zülay ve Berrin
sonra işleri nedeni ile gelemediler ama kalben çok orada olmak istediklerini
biliyorum. Etkinlik sabahı ise sevgili yengem Buket de aradı. ” Geçerken beni
de al, ben de geleceğim” dedi. Tabii ki onun
da elinde benim imzalı kitabım var. Sadece gelmekle kalmadılar sevgili dostum,
komşum Baykan fotoğrafları çekerek günü ölümsüzleştirdi, sevgili yengem Buket
ise saymanlık görevini üstlenerek benim herkesle daha rahat sohbet etmeme
yardımcı oldu.
Şimdi çoğunuzun “ ee, ne var bunda? “ diyeceğinizi
biliyorum. Belki siz biliyorsunuz ama ben bilmiyormuşum. Belki bir başak burcu
kadını olmam nedeniyle, aslında daha doğrusu hayatım boyunca hemen hemen her
şeyi tek başına yapmamdan dolayı pratik olma yetkinliğim daha çok gelişmiş
anlaşılan. Ben, bu etkinliği düzenlerken elinde imzalı kitap olan dostlarımın geleceklerini
hiç aklıma gelmedi. Hem Avrupa yakasında
oturan, hem de elinde imzalı kitap olan dostlarımın sırf benim yanımda olmak
için o kadar yolu tepip geleceklerini hiç düşünmedim. Beklemedim de… Sırf benim için bir şeyler yapılmasına alışık
olmadığımdan… Ben yapmasına alışığım, bana yapılmasına değil… Özellikle Buket yengem
sayesinde “ aile “ olmanın ne demek olduğunu hissettim. Hoş geçen sene panik
atak geçirdiğimde her daim yanımda olan ekibindendir kendisi, sevgili komşum
Baykan’la beraber ama geçen sene içinde bulunduğum kötü ruh halinde o
sıcaklığı tam hissedememişim. O gün ise hissettim. Güzel, sıcacık bir
duyguymuş…
O gün senelerdir görmediğim arkadaşlarımın gelmesi kadar beni
aslında hiç tanımayıp sosyal medya ortamından tanıyanların da gelmesi beni
ayrıca mutlu etti. Oradaki esas meselenin imzalı bir kitap almaktan ziyade
yaydığım pozitif enerji olduğunu hissettim. Bir şekilde sosyal medya sayesinde
tanıdıkları bu kadını tanımak, yazdıklarını okurken bu kadının ruhuyla birleştirmek
isteğiydi sanırım. Yıllardır görmediğim arkadaşlarımın da beni hatırlayıp,
değer verip gelmeleri ise senelerce doğru yatırımlar yaptığımı gösterdi bana.
Yatırım derken yanlış anlaşılmasın; sevgi, samimiyet yatırımı yaptım ben hep.
Bunların bana geri dönüşü kat be kat fazlası ile oldu ve hala oluyor…
Özetle adı her ne kadar “imza günü “ olsa da benim için “
sevgi günü”ydü. Beni sevgi battaniyesi ile saran, burada adını anmadıklarım da
dahil herkese çok teşekkürlerimi sunarım. Sevildiğimi, değerli olduğumu ve en
önemlisi bir “aile “ ye dahil olduğumu bir kere daha hissettim.
1 yorum:
Sevgili Yasemin Hanımcığım.
Sizin güzel enerjiniz o kadar sıcacık ve yakın ki, insan size hep sarılmak istiyor.
Hakkımdaki güzel fikirlerinize çok teşekkür ediyorum. İnanın ki aynı duygulara sahibim.
Hayatınızda oluşan bu güzel yenilikleri siz yarattınız. Sanıyorum ki bu henüz bir başlangıç.
Sevgiyle sarıldım size.
Sevil Bayer.
Yorum Gönder