Bu ara ilk kitaplardan gidiyorum hep. Buna sebep benim
yeni yazar keşfetme becerim falan değil. Üç aydır yaptığım yazı atölyesinde her
hafta okumakla yükümlü olduğumuz öykülerden çıkıyor genelde bu keşifler.
Hocamız bize her hafta öyle öyküler getiriyor ki, bu atölye olmasa yüksek
olasılıkla yolumuz kesişmeden geçip gidecek öykülerle, yazarlarla tanışmanın
keyfi inanılmaz. Beynimin, ruhumun içlerine kadar sızan, bana dokunan
cümlelerin altını kalın kalın çizdiğim öykünün yazarının diğer öyküleriyle de tanışmak,
kendisiyle tanışmama vesile olan öyküsünde aldığım hazzın devam etmesini
istiyorum. Tabii, hemen alınıyor kitap.
Mert Balaban’dan sonra 1980 Adana doğumlu Ömür İlkim
Demir’le de tanışmam böyle oldu. Kitabın ilk öyküsü olan İçler Dışlar Çarpımı adlı öyküsüyle girdi hayatıma. Öykünün ana karakterleri
Melda ve İhsan’ın öyküsü ilk üç öykü boyunca devam ediyor. Hayatlarının
başlarında yaşadıkları kırgınlıklar, kayıplar sonucu ikinci bir bahar
arayışında olan karakterler bunlar. O yok oluşun, yeniden var olma çabalarının
insanı parça parça edişini, yalnızlığı kimi zaman nesneler üzerinden, kimi
zaman “İçindeki sıkıntıyı saklarcasına
bakımlı olacak Melda’nın elleri.” gibi ince detaylar üzerinden veriyor ki,
bu sıradan görünen şeylerin içindeki anlam yüzünüze çarpılınca irkilmemek
imkânsız.
Beklenmedik sonlarla okuru şaşırtmayı seviyor yazar.
Çoğu öyküsünde var bu. Hayatın bilinmezliğini, ne kadar kontrol altına almak
istersek isteyelim, hayatın kendi planında gittiğini anımsatıyor insana. Aşırı
beklentilerin, yersiz korkuların anlamsızlığı üzerinden hayatın anlamsızlığını
vurguluyor. Soyundukça” insan” olan karakterler yaratmış genellikle. Ölümde
huzur bulmayı umut eden, öldükçe insanlığa daha yaklaşan karakterler...
İnsanı parça parça eden yalnızlığın, her bir
parçasını ayrı ayrı dökmüş önümüze. Geçmişin insanı nasıl aşağı çektiğini,
tuzluk, mandal gibi gündelik eşyaların hayatımıza sessizce girip nasıl gürültülü
bir alan kapladıklarını, yaşama kaygısı içinde insanın nasıl gittikçe yaşamdan
uzaklaştığını, iç huzursuzluğunu, huzur arayışını, sislerin ardında kaybolmaya yüz
tutmuş özlemlerini anlatmış karakterleri aracılığıyla. Birçoğumuzun yaşam
denilen nefes alma alanı içinde gözden kaçırdığı, anlam yüklemediği ya da yaşar gibi yaparken anlamını yitirdiği ince detaylarla dolu kitap.
On öyküden oluşuyor Muhtelif Evhamlar Kitabı. Beşini çok beğendim. İçler Dışlar Çarpımı, Vasati 40 Yaş, Kartela, Uzun Uzun Çalan Ziller ve
Bir Mutfak Kapısı Hakkında ve Sessizliği Öldüren Tuzluk. Sessizliği Öldüren
Tuzluk muhteşem bir demans hikâyesi.
Annesi demans olan bir adamın bakış açısından yazılmış. Bu tür hastalara bakan
kişilerin, toplum tarafından eleştirilme korkusuyla, sessiz kalmış hikâyelerini
okumayı seviyorum.
Ömür İklim Demir’in gelecekte daha birçok başarılı
esere imza atacağının göstergesi bu kitap. Edebiyatımızın böyle başarılı genç
yazarları bünyesine katmasını çok sevindirici buluyorum. Nice eserlerini okumak
nasip olur dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder