Dilsiz Annelerin
Sessiz Çocukları ismiyle beni çekmiş kitap. Bir kısa öyküler kitabı. Gerçekten
kısa. En uzun öykü altı sayfa. Bir ilk kitap hissi verdi bana. Ayşegül
Kocabıçak’ı tanımadığım için, kim olduğunu araştırırken daha önce çıkmış bir
kitabı daha olduğunu öğrendim. Aşk Bu…
adlı kitabı geçen sene çıkmış. Dilsiz
Annelerin Sessiz Çocukları ise taptaze, Nisan 2015 ürünü.
Kitap üç bölüme ayrılmış, her bölümde beşer öykü var.
Adından da anlaşılabileceği gibi kadını anlatıyor tüm öyküler. Acılı kadınları,
acısını içine gömmüş kadınları… Anne kadını, eş kadını, çocuk kadını… Çaresiz kadını,
tecavüze uğramış kadını, orospu kadını, boşanmış kadını… ama hep susmuş kadını…
Dili yalın, akıcı, samimi. Bu samimiyet öykülerine sıcaklık
katmış. Cümleleri fazla süslemeden direk acıya odaklanmış. Kısa cümlelerle
acıyı daha da çarpıcı kılmış. Genelde öykülerde görülen satır aralarına
sıkışmış hikâyeler yerine öykülerin sonuna doğru, öykü boyunca okurların
çözümlemesine bırakılmış karanlık noktaları açıklamayı tercih etmiş. Sanki
yazar anlatmak istediği anlaşılmayacak endişesi taşıyor. Bu açıklamalar
okuyucuyu olay örgüsüne bağlıyor ve verilmek istenen duygu yoğunluğunu bir
nebze kaybediyor. Köpük adlı öyküsü buna istisna. İki sayfalık bir öykü olan
Köpük belki de tam bu nedenden beni en çarpan öykülerden biri oldu. Kara Kedi
beni etkileyen bir diğeri. Kırmızı Ayakkabı adlı öyküsünde sonuna kadar fazla
iyi bir kocadan boşanma nedenini açıklamayarak merakı ayakta tutsa da isminden
ipucu veriyor. Demiryolu Hikâyecileri – İstasyon beni gülümsetti. Altına Oğuz
Atay’a diye yazmamış bile olsa anlaşılıyor bu öykünün bir Oğuz Atay atölyesinden
geçtiği. Belki ben de Oğuz Atay atölyesi yaptığımdan anladım.
Ben en çok dilini, seçtiği kelimeleri, o kelimeleri yan yana
getiriş biçimini sevdim. Öyküler güzel fakat klasik. Bizi şaşırtmıyor,
bilinmeyen bir şeyi söylemiyor ya da bilineni bambaşka bir açıdan yakalamıyor.
Gene de her yazarın yazdıkça açıldığını bildiğimden, bu dilinde sımsıcak bir
dokunuş akan Ayşegül Kocabıçak’ı takip edeceğimi de söylemeliyim.
2 yorum:
ne güzel yazmışsınız, çok teşekkür ederim. sevgilerimle...
işte böyle yapıcı eleştirilere ihtiyacımız var biz yazarların, yazmaya çalışanların. samimi, zedelemeyen, araştıran, soruşturan bir eleştiri.tebrikler.
Yorum Gönder