14 Nisan 2014 Pazartesi

BİZİM EVİN HALLERİ - 7

Müjde! Artık yatağımı paylaştığım bir erkeğim var. Bir evvel ki yazımda anlattığım gibi, Çakıl Oğlan’la yastık paylaşmanın ötesine geçti beraberliğimiz. Dün gece bir baktım, vücudunu olabilecek en uzun hale getirip boylu boyunca bana yapıştırmış uyuyor hınzır. Bu uyuma şeklini alışkanlık haline getirirse yandım ki sormayın. Yazın sıcağında bana yapışık bir kediyle uyumayı düşünemiyorum bile!

Evdeki üç kedinin de kendi karakterleri var. Her insan gibi, kedilerinde huyları şahıslarına özel.  Çakıl Oğlan’a en ufak dokunmanızdan sonra dokunduğunuz yeri dakikalarca yalıyor. Eliniz hala onun yalama alanı içindeyse elinizi de yalıyor. Temizliyor yani… Limon Efendi’de titiz ama o sevdiğinizde yalanmıyor da, tuvalet kabını zamanında temizlemezseniz, kendince temiz bulduğu, genellikle banyo küvetinin içine yapıyor tuvaletini. O da başka cins yani… Cookie Hanım dişi ama onun şişkoluktan fazla temizlikle arası iyi olamıyor evladım. Ancak ulaşabildiği yerleri temizleyebiliyor. Geri kalan yerlerini mecburen anası olarak ben temizliyorum. Kediler suyu hiç sevmediği için tırmık içinde kalıyor kollarım ama olsun temizlik imandan gelir.

Dedim ya, hepsinin huyu ayrı. Çakıl Oğlan karton veya naylon poşet canavarı mesela. Ortalıkta asla poşet veya koli, kitap gibi kartondan yapılmış herhangi bir şey bırakmaya gelmiyor. Diyelim ki es kaza unuttunuz. Sabah her tarafı parça pinçik karton parçaları ile bulmaya hazır olun. Çakıl Oğlan eve ilk geldiğinde, bu huyundan haberim yok, bir sabah bir uyandım; yatak odası bembeyaz. Gözümde pek iyi görmez, yarı uyanık ne olduğunu anlayamadım. Kalkıp bakınca bir baktım ki, tuvalet kağıdı rulosunun ucunu yakalamış, parçalayarak bütün odaya dağıtmış. Onun bu parçalama huyuyla böylece tanışmış oldum. Son anda kurtardığım bir sürü kenarı koparılmış kitapla dolu evim. Artık okuduğum kitabı ortada bırakmayıp kütüphaneye kaldırmayı alışkanlık haline getirdim mecburen. Diğer ikisinin önüne koysan kartonu asla dönüp bakmazlar ama Çakıl Oğlan’nın huyu böyle. Ne yapalım, öyle kabul ettik onu da. Sevmek olduğu gibi kabul etmek değil mi?

Evde kedi tırmalama tahtası olmasına rağmen, ona asla yanaşmayıp, tırnaklarını törpüleme işlemini koltuklar üzerinde halleden ise Limon Efendi. Dört adet deri kaplı mutfak sandalyesini atıp tahta sandalyeler almama sebep olan Limon Efendi, şu anda bu keyfini salonda ki tek kişilik koltuk üzerinde sürüyor. Her gün evde “ hayır Limon” bağırışları olmasına rağmen, daha da ilginci “hayır”ın ne anlama geldiğini bilmesine rağmen, senede bir koltuk kumaşı değiştirmek zorunda kalıyorum sayesinde. Diğer ikisi ise paşa paşa kedi tırmalama tahtasında hallediyorlar manikür işlerini.

Cookie Hatun’un cinsliği ise diğer ikisi fazla kendilerini sevdirmeyi sevmezken, o her daim “sev beni” halinde geziyor. Sürekli yapışık geziyoruz. Oturuyorsak kucağımızda, yatarsak göğsümüzde, yazarken bedeni yapışık yanımda! Ha öyle sessiz sessiz otursa neyse ama öyle değil maalesef. Habire bir miyavlama ve itekleme hali mevcut. Derdini anlatıncaya kadar o miyavlama ve itekleme durumu bitmiyor.” İki seveyim kurtulayım” demek de mümkün değil çünkü bir kere sizi sevmeye ikna ettiğine kani olursa, her duruşunuzda gene başlıyor miyavlama ve itekleme. Bir de su konusunda huysuz Cookie Hatun. Ona her daim taze su vereceksiniz. Su taze değilse su kabının başında, suya bakıp bakıp miyavlıyor. Ne zaman ki o sabah tazelediğiniz suyu boşaltıp yenisini koyuyorsunuz o zaman susuyor.

Üçünün ortak olan konusu ise kuru mamanın taze olması gerekliliği. Mama kabının içinde kalmış mama varsa asla yemiyorlar. Açıkta kaldığı için kokusu gitmiş oluyor sanırım. Onun için mamalarını yedikten sonra kalan mamayı tekrar mama kovasına geri koyup, bir daha ki mama saatinde taze taze koymakta fayda var.

Anlayacağınız, evcil hayvanınızı ailenizin bir parçası gibi görüp o derece sevmezseniz, kolay iş değil. Eve kedi, köpek vs., herhangi bir hayvan almaya niyetlenenlerin çok iyi düşünüp karar vermeleri gereken bir durum. Hayvanlarda, insanlar gibi, hastalanabiliyorlar, özel bakım isteyebiliyorlar. Bunların hepsi zaman, emek ve maliyet işi. İşin bu yanını da düşünmeden alınan kararlar, evcil hayvanın en ufak zorlu bir gününde, pişmanlığa dönüşüp hayvanı terk etmeye, geri vermeye çalışmaya yol açıyor. Oysa evladınızı ne olursa olsun başka bir yere göndermek, hele hele de sokağa bırakmak istemezsiniz değil mi? Onun için baştan iyi düşünmek, bir kere de adım atıldıysa geri dönmemek gerekir.


Sevgi olduğu gibi kabul demiştik. İyisiyle, kötüsüyle oldukları gibi kabul ettiğimiz üç kedimizle gayet sıcak, keyifli, eğlenceli bir hayatımız var kızımla. Parçalanmış kartonları gördükçe kızmak yerine güldüğümüz, Limon tırmalamasın diye “nasıl bir kumaş almalıyım?” diye düşündüğüm, üşenmeden dombili Cookie Hatun’u tırmalanarak da olsa yıkadığımız bir yaşam. Asla onlarsız olmayı düşünemeyeceğim kadar sevgi dolu bir yaşam…

Hiç yorum yok: