Gene deprem… Gene binlerce ölü, binlerce yaralı ve sayısız
toprak altında kaderi belli olmayan… Günlük yaşantının içinde yaşayıp giderken
doğanın öfkesi sonucu hayatları tamamen değişen insanlar… Daha birkaç sene
evvel Van’da bu gün Nepal’de. Nerede olduğu çok fark etmiyor; insanın olduğu
her yerde deprem yıkıcı. Deprem hattı üzerinde bir ülke olduğumuzdan benzer
acıları sık sık yaşayanlar olarak Nepal’in acısını derinden hissedebiliyoruz. Aynı
çaresizlik hissiyle depremde kaybettiğimiz insanlarımızı anarak, bu acılı
ülkeye dualarımı yolluyorum.
Gerçekten çaresiz miyiz? Deprem oluşumu önlenebilir değilse
de depreme karşı önlem alınabilir. 1999 yılında Gölcük depreminde felaketin
boyutu yapıların depreme dayanıklı yapılmamasından, çimentoya bolca kum
karıştırıldığından büyümüştü hatırlarsanız. Keza Van’da da öyle. 1999
depreminden sonra, deprem İstanbul’da da hissedildiğinden ve bazı bölgelerde
hasara yol açtığından, deprem yönetmelikleri çıkmıştı acilen. Hatta her bölgeye
acil durum için konteynerler konulmuştu. Sonra zaman içinde kaldırıldı. Van
depremi uzak kaldı ya, o sıralarda vatandaşlarımıza çok üzüldük, birkaç gün
yaklaşan İstanbul depreminden bahsettik ama sonra unuttuk. Şimdilerde elektrik
bağlatmak istediğimizde DASK (Doğal Afet
Sigortalar Kurumu) , yani zorunlu deprem sigortası yaptırmış olmanız şartı
aranıyor. DASK poliçenizi gösteremezseniz elektrik alamıyorsunuz. Bu tabii bir
şey ama ne depremi önleyen bir şey ne de deprem sonrası hayatta kalanların
yaralarını tamamen sarabilen bir şey. Devlete fon yaratıyor, o ayrı…
Deprem yönetmeliklerine gelince, ne kadar kontrol ediliyor
emin değilim. Eskiden oturduğum apartmanda oturan mühendisler olmasına, sağlamlaştırılması
gereken sütunların varlığını kendileri ifade etmelerine rağmen, bir türlü
gereken para toplanıp o sütunlar sağlamlaştırılmadı. Ne gelen oldu, ne giden,
ne kontrol eden. Yeni binalar deprem yönetmeliğine göre yapılıyor ama ne
bileyim, ülkemizde istenen her türlü evrak bir şekilde elde edilebiliyor ya,
ona da güvenim az. Umarım yanılıyorumdur.
Nepal depremini inceleyen uzmanlar, İstanbul depreminin
iyice yaklaştığından bahsediyorlar. Aslında hepimizin bildiği ama zaman içinde
unuttuğu bir gerçek bu. Her depremde tekrar hatırlanan sonra tekrar unutulan.
Gerçekte hiç unutulmaması gereken. Japonya gibi deprem hattı üzerinde yerleşik
ülkelerin yapması gereken binaları depreme dayanıklı yapmak. Onlar gibi bunu
önceliğe almak. Japonya’daki bir deprem sırasında bir ofisin içini gösteren bir
video izlemiştim birkaç yıl önce. Sakindi insanlar. Yapılarına güvenleri tam,
sarsıntının geçmesini bekliyorlardı. Japonya’da gerçekleşen yüksek ölçekli
depremler olmasına rağmen çok büyük kayıplar duyulmuyor oradan. Bu gerçekle yaşıyorlar
ve önlemlerini alıyorlar. Ders alma diye bir şey değil mi?
Olası İstanbul depremini düşünüyorum da büyük bir felaket!
Geciktikçe ölçeğinin daha da yüksek olacağı söylenen depremden olacak büyük can
kayıplarının yanı sıra, deprem sonrası yaşanacak kaosu düşünmek bile
istemiyorum. Eğer köprüler, yollar ve havaalanları zarar görürse ki muhtemelen
görür, yardımların geç ulaşması, susuzluk, elektriksizlik, hastalık gibi kötü
günler bekliyor İstanbul ve çevresini. Ekonominin kalbinin İstanbul’da attığı
düşünülürse o yönden de büyük sarsıntı geçirir ülke. Sağ kalmakla bitmeyecek iş,
sağ kalıp yaşamayı da becerebilecek düzenin kurulması lazım.
Deprem bir doğa felaketi. Buna yapılabilecek bir şey yok.
Ancak deprem yaşandığında, onun yaratacağı hasardan korunmak mümkün. Sadece
DASK yaptırmakla olmuyor. Yaşadığımız binaların güvenli olup olmadığını kontrol
ettirmek, sağlamlaştırılması gerekenleri, paraya kıyıp sağlamlaştırmak gerek.
Valiliklerin olası deprem sonrası için Acil Durum planları var mı bilmiyorum.
Teoride vardır da pratikte ne kadar işler planlardır bilemiyorum. Eskiden
çalıştığım bir şirkette bu tür acil durumlar için bir ekip kurulmuştu.
Eğitimleri aldırılmış ve iş günü esnasında olabilecek bir acil durum için hazır
bekliyorlardı. Şimdi o şirket kapandı. Onun gibi başka şirketler de var mı? Onu
da bilemiyorum. Bilebildiğim, bizim için kaçınılmaz bir gerçek olan İstanbul
depremi için hazırlıklı olmamız gerektiği. Bireylerin, kurumların, devletin
hasarın en aza indirgenmesi için önlemler alması zorunluluğu. Sonradan hayatta kalanların söyleyeceği “vah, tüh” lerin kimseye faydası olmayacağı aşikâr.