27 Nisan 2015 Pazartesi

DEPREME HAZIRLIKLI MIYIZ?

Gene deprem… Gene binlerce ölü, binlerce yaralı ve sayısız toprak altında kaderi belli olmayan… Günlük yaşantının içinde yaşayıp giderken doğanın öfkesi sonucu hayatları tamamen değişen insanlar… Daha birkaç sene evvel Van’da bu gün Nepal’de. Nerede olduğu çok fark etmiyor; insanın olduğu her yerde deprem yıkıcı. Deprem hattı üzerinde bir ülke olduğumuzdan benzer acıları sık sık yaşayanlar olarak Nepal’in acısını derinden hissedebiliyoruz. Aynı çaresizlik hissiyle depremde kaybettiğimiz insanlarımızı anarak, bu acılı ülkeye dualarımı yolluyorum.

Gerçekten çaresiz miyiz? Deprem oluşumu önlenebilir değilse de depreme karşı önlem alınabilir. 1999 yılında Gölcük depreminde felaketin boyutu yapıların depreme dayanıklı yapılmamasından, çimentoya bolca kum karıştırıldığından büyümüştü hatırlarsanız. Keza Van’da da öyle. 1999 depreminden sonra, deprem İstanbul’da da hissedildiğinden ve bazı bölgelerde hasara yol açtığından, deprem yönetmelikleri çıkmıştı acilen. Hatta her bölgeye acil durum için konteynerler konulmuştu. Sonra zaman içinde kaldırıldı. Van depremi uzak kaldı ya, o sıralarda vatandaşlarımıza çok üzüldük, birkaç gün yaklaşan İstanbul depreminden bahsettik ama sonra unuttuk. Şimdilerde elektrik bağlatmak istediğimizde DASK  (Doğal Afet Sigortalar Kurumu) , yani zorunlu deprem sigortası yaptırmış olmanız şartı aranıyor. DASK poliçenizi gösteremezseniz elektrik alamıyorsunuz. Bu tabii bir şey ama ne depremi önleyen bir şey ne de deprem sonrası hayatta kalanların yaralarını tamamen sarabilen bir şey. Devlete fon yaratıyor, o ayrı…

Deprem yönetmeliklerine gelince, ne kadar kontrol ediliyor emin değilim. Eskiden oturduğum apartmanda oturan mühendisler olmasına, sağlamlaştırılması gereken sütunların varlığını kendileri ifade etmelerine rağmen, bir türlü gereken para toplanıp o sütunlar sağlamlaştırılmadı. Ne gelen oldu, ne giden, ne kontrol eden. Yeni binalar deprem yönetmeliğine göre yapılıyor ama ne bileyim, ülkemizde istenen her türlü evrak bir şekilde elde edilebiliyor ya, ona da güvenim az. Umarım yanılıyorumdur.

Nepal depremini inceleyen uzmanlar, İstanbul depreminin iyice yaklaştığından bahsediyorlar. Aslında hepimizin bildiği ama zaman içinde unuttuğu bir gerçek bu. Her depremde tekrar hatırlanan sonra tekrar unutulan. Gerçekte hiç unutulmaması gereken. Japonya gibi deprem hattı üzerinde yerleşik ülkelerin yapması gereken binaları depreme dayanıklı yapmak. Onlar gibi bunu önceliğe almak. Japonya’daki bir deprem sırasında bir ofisin içini gösteren bir video izlemiştim birkaç yıl önce. Sakindi insanlar. Yapılarına güvenleri tam, sarsıntının geçmesini bekliyorlardı. Japonya’da gerçekleşen yüksek ölçekli depremler olmasına rağmen çok büyük kayıplar duyulmuyor oradan. Bu gerçekle yaşıyorlar ve önlemlerini alıyorlar. Ders alma diye bir şey değil mi?

Olası İstanbul depremini düşünüyorum da büyük bir felaket! Geciktikçe ölçeğinin daha da yüksek olacağı söylenen depremden olacak büyük can kayıplarının yanı sıra, deprem sonrası yaşanacak kaosu düşünmek bile istemiyorum. Eğer köprüler, yollar ve havaalanları zarar görürse ki muhtemelen görür, yardımların geç ulaşması, susuzluk, elektriksizlik, hastalık gibi kötü günler bekliyor İstanbul ve çevresini. Ekonominin kalbinin İstanbul’da attığı düşünülürse o yönden de büyük sarsıntı geçirir ülke. Sağ kalmakla bitmeyecek iş, sağ kalıp yaşamayı da becerebilecek düzenin kurulması lazım.


Deprem bir doğa felaketi. Buna yapılabilecek bir şey yok. Ancak deprem yaşandığında, onun yaratacağı hasardan korunmak mümkün. Sadece DASK yaptırmakla olmuyor. Yaşadığımız binaların güvenli olup olmadığını kontrol ettirmek, sağlamlaştırılması gerekenleri, paraya kıyıp sağlamlaştırmak gerek. Valiliklerin olası deprem sonrası için Acil Durum planları var mı bilmiyorum. Teoride vardır da pratikte ne kadar işler planlardır bilemiyorum. Eskiden çalıştığım bir şirkette bu tür acil durumlar için bir ekip kurulmuştu. Eğitimleri aldırılmış ve iş günü esnasında olabilecek bir acil durum için hazır bekliyorlardı. Şimdi o şirket kapandı. Onun gibi başka şirketler de var mı? Onu da bilemiyorum. Bilebildiğim, bizim için kaçınılmaz bir gerçek olan İstanbul depremi için hazırlıklı olmamız gerektiği. Bireylerin, kurumların, devletin hasarın en aza indirgenmesi için önlemler alması zorunluluğu. Sonradan hayatta kalanların söyleyeceği “vah, tüh” lerin kimseye faydası olmayacağı aşikâr.

Hiç yorum yok: