Siyasetten anlamam. Gençliğimi ülkenin en çatışmalı yılları
olan 1970-1980 arasında geçirirken ailemin beni pamuklar içine sarıp,
olaylardan uzak tutmak için son derece apolitik yetiştirdiğini düşündüğümde,
öyle geçmişten gelen bir bilincim de yok. Anlayacağınız gibi, çoğumuz gibi,
memleket meselelerine geç uyananlardanım ben de. Bu eksiğimi kabul ediyor,
ilerleyen yaşlarda bu ülkenin bir vatandaşı olarak , benim de bir parçası
olduğum vatanımın geleceği üzerinde söz hakkım olduğunun bilincinde son
senelerde daha fazla ilgilenmeye çalışıyorum.
Konuyla ilgili okuduğum bir çok makale, blog, kitap vs ‘deki
gibi ne demek istediğini üç kere düşündüğüm, anlamak için bir daha bir daha
okumak zorunda kaldığım afilli kelimelerim yok. Zaten iddialı da değilim.
Sadece sade bir vatandaş olarak bilebildiğimi, inandığımı, düşüncelerimi ve
duygularımı paylaşmak istiyorum. İşin teorik kısmını siyaset biliminden anlayan
arkadaşlara bırakıyorum. Haddini bilmek de bir erdemdir.
Ancak yerel seçimlere iki gün kala, çevremde ve sosyal medya
vasıtasıyla tanıştığım bazı insanlarda olaya hala parti meselesi olarak
baktığını görüyorum. 12 yıldır başımıza kabus gibi çöken, kabul edelim ki
hatalarımızla başımıza getirdiğimiz, son günlerde iyice çılgına dönen bir
iktidarla karşı karşıyayız. Hangi partiye gönül veriyorsanız verin, bu
iktidarın yaptıklarını onaylayacak bir parti düşünemiyorum. Sonuçta partiler
inandıkları kendi doğruları çerçevesinde halka hizmet için vardırlar. Görüyoruz
ki iktidar halka değil sadece kendilerine ve kendilerini ayakta tutacak zengin
kesime hizmet vermişlerdir. İktidar partisine oy veren, miting alanlarını
dolduran halk ise yol yapımı ( kimbilir kimler bu yollardan daha da zengin
olmuştur?), sağlık reformu ( hoş, önce bedava deyip sonra misliyle geri almaya
çalışıyorlar ama bunu görmek için göz gerek), Marmaray ve seçim dönemlerinde yakacak,
gıda desteğiyle gözü boyanmış bir şekilde bu iktidara desteklerini sürdürmekte…
Dini istismar ediyorlar diye ortaya çıkan bu iktidar dinin bütün temel
unsurlarının üzerine basarak din siyaseti yapmaktadır. Bunu dünya alem görüyor,
hala görmek istemeyenler için yapacak bir şey yok diyorum. Görmek, anlamak
istemeyene ne kadar anlatmaya çalışırsanız, anlatamazsınız.
Benim esas şaşkınlığım, düşünen sorgulayan kesime…
Önümüzdeki seçim bir yerel seçim. Dolayısı ile bir iktidar değişikliği
olmayacak. Gezi olayları ile başlayan, 17 Aralık olayları ile iyice ayyuka
çıkan, iktidarın topluma karşı sergilediği yönetim anlayışına “ hoop “ demek
için bir fırsat. Bunu ancak muhalefetin elini güçlendirerek yapabiliriz. Bence
burada en önemli unsur, ülkenin en büyük üç şehri olan İstanbul, Ankara ve
İzmir’i iktidar partisine vermemek. Mümkün mertebe diğer illerde de… Bunun için
hangi partiye gönül bağınız olursa olsun, o şehirdeki en kuvvetli muhalefet
adayına oy vermek gerekliliğine inanıyorum. Hele bu yerel seçim vasıtasıyla
iktidarın zafer çığlıklarını keselim, gücünün düşündüğü kadar sınırsız olmadığı
hissini verelim, genel seçimde o günkü konjüktüre bağlı düşünürüz gene ne
yapacağımızı diyorum.
Sarıgül’ü sevmem. Bunu açık açık söylüyorum. Ancak bu günkü
ortamda benim için önemli olan şu anda Sarıgül değil, şu anda en kuvvetli
muhalefet partisi olan CHP’nin daha da güç kazanması. İstanbul’dan oy
kullanacağım için CHP diyorum. MHP adayının şansı daha yüksek olsaydı ona
verirdim. CHP’ye de bayıldığımdan değil. CHP’nin de kendi içinde bir çok eksiği
var ve daha çok yol alması lazım. Bütün bunlar doğru ama şu anki önceliğim
iktidara bir “ dur kardeşim “ demek.
İstanbul ve Ankara gibi yıllardır AKP’nin kalesi olmuş
şehirlerde belediyeyi kaptırırsa iktidarın daha da çıldıracağını düşünüyorum.
Bu bir risk ama zıvanadan çıkmış bir iktidar daha da çabuk hazırlayacaktır
sonunu. Amca kendi çıkarları uğruna, ülkeyi savaşa sokmaya çalışıyor ama esas
savaş içimizde. Şu anda, bilmem farkında mısınız ama bir kurtuluş savaşı
veriyoruz. Hepimizin bunun bilincinde olarak oy kullanmasını diliyorum.
İP’den adaylığını koymuş Levent Kırca’yı hayretler içinde
seyrediyorum. Yıllardır hükümeti eleştiren parodileri ile bize yol göstermeye
çalışmış bu değerli sanatçının bu seçimde gene büyüklüğünü ortaya koyarak
adaylıktan çekilmesini beklerdim ama nerdee?! Dün akşam Kılıçdaroğlu “MHP ile
ittifakınız var mı?” sorusuna “ hayır yok “ diye kısadan cevap verdi. Keşke
olsa… Bu gün ülkenin bütünlüğü için, geleceği için, kendi erklerinden feda
edecek tüm siyasetçiler ve partileri gelecekte kazanacaklardır.
Hala “ ben haftasonu Bodrum’a gideceğim, benim bir oyumdan
ne olur? “ diyenlere şaştığım gibi şu etapta kazanma şansı hiç olmayan adaylara
gönül bağlarından dolayı oy verecek arkadaşlara hayretler ediyorum. Bu vatan
hepimizin arkadaşlar! Önce vatanı bir kurtaralım sonra siyasi farklılıklarımıza
bakarız. Herkesi ama herkesi akla, mantığa ve vicdana davet ediyorum. Tekrar
ediyorum, siyasetten anlamam. Sadece bu topraklarda doğup büyümüş, çocuğunu da
bu topraklarda yetiştiren bir vatandaşın çığlığı bu…