6 Haziran 2013 Perşembe

GENÇLİK BAYRAMI


10 gündür olağanüstü bir hal var memleketimde… Artık her adım başı gördüğümüz ve neredeyse kişi başına bir AVM düşecek İstanbul’da, çoğu estetikten yoksun devasa binalardan bir tane daha yapmak adına Taksim’in merkezindeki yılların Gezi Parkı’nın ağaçlarını sökmek isterken başlıyor her şey. Bir de kışla yapacağım diyor Sayın Başbakan. Ne işi varsa kışlanın şehrin göbeğinde!!! Binlerce insanın yolunun geçtiği Taksim’in göbeğine kışla yaparak “ gözüm üzerinizde haa, her daim ensendeyiz” mi demek istedi acaba? 

Özellikle son dönemde arka arkaya gelen “onu yapma, bunu yapma” talimatlarına sesini çıkarmayan gençlik, Başbakan’ın deyimiyle 3-5 ağaç için harekete geçti. En son gelen içki yasağı, milli içkimiz ayran gibi yaşam biçimlerine karışan kararlardan sonra Gezi Parkı’ndaki ağaçların sökülmek istenmesi, sonradan değil doğuştan çevreci olan gençlerimizi ayağa kaldırdı. Kendi dilleri ile “oturma eylemi” başlatarak” izin vermeyeceğiz” demek istediler medenice. Başta “oturur, oturur giderler” diye düşünen hükümet, gün geçtikçe artan bu kalabalığı olaylar büyümeden dağıtıp yoluna devam etmenin kararını aldı sanırım. 1 Mayıs’ta “çukurlara düşersiniz, izin veremeyiz” diyerek gayet bizi düşünen (!) yaklaşımları gibi biraz güç gösterisi ile bu eylemi de bastırma planı ile 31.05.2013 sabahı gaz bombaları, tazyikli su ile yürüdü gençlerin üzerine.

Planlanan gibi olmadı hiçbir şey. Son derece barışçıl, kimseye zarar vermeden eylem yapan bu gençler demokratik haklarının neden ihlal edildiğini sorguladı. Psikolog arkadaşımın da dediği gibi, bu günün genç neslini yetiştiren bizler, kendi gençliğimizde bize tanınmayan özgürlükleri, içimize yerleştirilmiş özgüven eksikliğini çocuklarımıza yaşatmamak adına onları kendine güvenli, sözünü sakınmayan, sorgulayan bireyler olarak yetiştirdik. Seçimlerinde özgür bıraktık, büyürken onları şekillendirmek yerine oldukları kişiliklere eşlik ettik çoğumuz.  Sadece iyilik, her türlü canlıya, düşünceye saygı, dürüstlük, hoşgörü gibi yeryüzündeki tüm dinlerinde esas temeli olan erdemleri çocuklarımıza aşılayarak üzerine inşa edecekleri kişiliklerinde onları serbest bıraktık. Hatta baskıcı, elalem ne der? sorularıyla yetişmiş bizler çocuklarımızın ergenlik dönemlerinde epey sıkıntı çektik. Doğru mu yapıyoruz? diye ara ara kendimizi sorgulayarak…

Tüm bunlar meyvesini verdi 31.05.2013 günü… Apolitik diye baktığımız bu gençler tarih yazdılar. Eylemlerinde hiçbir politika yoktu. Sadece inandıkları değerlere, yaşam biçimlerine müdahaleye baş kaldırdılar. Sorguladılar. Ne sağ görüş ne de sol görüş umurlarında değildi. Bu eylemi güzel yapan da bu… Partiler üstü olması… Siyasi bir eylem yerine humanist bir eylem olması… Yıllardır bilinçli olarak bölücü bir politika izlenmesine rağmen birleştirici bir eylem olması…

Gençler, rehavet içinde olan bizim nesli de ateşledi. İnandığımız değerlere yapılan onca müdaheleye rağmen üzerimize ölü toprağı serilmiş gibi, fazla sesimizi çıkarmadan yaşayıp giderken, bu gençler bizleri de dürttü. Başlarda korkuyla çocuklarını meydanlara göndermek istemeyen anne-babalar çocuklarının yanında yer almaya başladılar. İki gazlı müdahele ile bastırırız diye düşünülen eylem her nesilden, her yaştan, her görüşten insanı da içine alarak büyüdü.

Sayın Başbakan, bu beklenmedik tepki karşısında “üç-beş çapulcu “ diyerek her ne kadar olayı küçümsediğini belirtmek istese de “ bir bardak içki içen alkoliktir ama bize oy verenler içki içse de alkolik değildir “ diye zırvalayarak içinde yaşadığı paniği dışa yansıttı. Banklarda kadın ve erkeğin yanyana oturması her ne kadar onun mezhebine uymasa da buna anlayış gösterdiğini ifade etmesi ise kafasında planladığı Türkiye’nin sinyallerini verdi. Burada size seslenmek istiyorum Sayın Başbakan; kadınla erkeği ne kadar birbirinden uzak tutarsanız, kadın o kadar çok tahrik unsuru olur. Kadını yok etmek, ezmek yerine hayatın içine ne kadar katarsanız, dişil gücüyle bu ülkeye, ekonomisine faydası daha çok olacaktır. Kadının geri planda kaldığı günler geçtiğimiz yüzyıllarda kaldı. İnsanların ahlaki erdemlerini korumak size düşmez. Zaten uyguladığınız yöntemlerle değil korumak bilakis tahrik ediyorsunuz. Ülkesini çok seven bir vatandaşınız olarak bu uyarıyı yapmak boynumun borcudur.

Ben politikacı değilim. Siyasetten anlamam. Dolayısı ile bundan sonra ne olacağını bilemem. Ancak gençlerin başlattığı bu eylemin sadece bir başlangıç olduğunu görüyorum. Bundan sonra atılacak her adımın bu gençlerin onayından geçmesi gerektiği gibi bir gerçek çıktı ortaya. Kendi değerlerine uymayan her kararın karşısında olacakları gibi, kendilerine uyan her kararında arkasında dimdik duracaklardır.

Bu gençlerle inanılmaz gurur duyuyorum. Her ne kadar Ata’mıza saygısızlık etmek istemesem de benim için 31 Mayıs Gençlik Bayramı’dır bundan sonra…

1 yorum:

panmarmaris dedi ki...

Değerli arkadaşım, hislerimize tercüman olmuşsunuz. Teşekkür ederim.
Sevgilerimle.
Sevil Bayer.