18 Nisan 2013 Perşembe

İKİ ERKEK


İki erkek… İki kurgu kahramanı… Biri milyarder, diğeri ise yıllardır dişi, tırnağı ile çabalayarak kazandığı tüm servetini yitirmek üzere olan bir adam… Biri hiç çalışmadan internet vasıtasıyla borsada yatırımlar yaparak servetine servet katan, diğeri ise gece gündüz çalışarak elde ettiği serveti kaybetmemek adına hala gece gündüz çalışmaya devam eden… İki farklı karakter, iki farklı dünya… Birbirine tam zıt, maddi imkanların iki ayrı ucunda duran…

Cnbc-e ‘de yayınlanan “Two and a Half Man” dizisinin ana karakterlerinden Walden Schmidt geçenlerde seyrettiğim bölümünde ev arkadaşı Alan’la bir bara gidiyor. Arkadaşı ısrarla biraz ötelerinde oturan genç, bakımlı, seksi kadına kur yapmasını istiyor. Walden’in cevabı ise “ Kadınlar beni istemiyor, onlara sunabileceklerimi istiyor. Oysa ben sadece beni isteyecek bir kadın istiyorum “ oluyor. Bunu seyrederken aklıma seneler evvel seyrettiğim, maalesef şimdi adını çıkaramayacağım bir filmden başka bir sahne düşüyor.

Diğer filmde ise filmin kahramanı erkek, iflasın eşiğinde olduğu için ,sevgilisine “ Ben artık başarısız bir erkeğim, sana sunabileceğim bir şey yok. Seni hak etmiyorum. “ diyor. Beni orada daha çok etkileyen bu sözleri dinleyen kadının yüzünde oluşan incinme ifadesi idi. Hiçbir surette adamın parasal başarısı ile ilgilenmeyen bu kadın, erkeğinin bu sözleri üzerine sanki ilişkilerinin başından beri kendisinin onun maddi gücü ile ilgilendiği hissi verdiği için incinmişti. Gözleri dolu dolu olmuş ve hiçbir şey söylemeden adamın evinden çıkıp gitmişti.

Her ne kadar Walden’in geçmişini tam bilmiyorsak da diziye girdiğinden beri milyarder olduğundan yola çıkarak, çocukluğundan beri pek bir sıkıntı yaşamadığını algılıyoruz. Kolay ulaşılmış bu maddi gücün getirdiği rahatlıklara rağmen,  maddiyatın onun kişisel özelliklerinin önüne geçtiğine şahit oluyoruz. Ne kadar tatsız değil mi? Bu algıda olan bir insan, zaman içinde kendini anlatma mücadelesinden vazgeçip, kabul gördüğü maddi gücünü elde tutmak ve daha da çoğaltmak mücadelesine girer gibi düşünüyorum. Kendine bir şey katmadan… Elindeki maddi imkanları kendini geliştirme adına veya topluma faydalı olma adına kullananlarda yok değil. Haklarını yemeyeyim ama sanki genel eğilim diğer yönde…

Diğer filmin başında ise erkeğin geçmişinin kısa bir özetini seyrettiğimizde, onun çok zorlu şartlarda yetiştiğini, kendini var etme ve kabul görme çabası içinde kendine deli gibi her türlü bilgiyi yüklediğini, her türlü işte çalıştığını çalıştığını görüyoruz. Ancak genel kabul gören, karşısında saygı uyandıran ögenin maddi güç olduğunun farkına varınca başarıyı maddiyata bağlıyor ve dişini tırnağına takarak zengin oluyor. Gençliğinden beri haz aldığı her konuda bilgi edinme, bilgili olma özelliğini hiç yitirmiyor ve edindiği maddi imkanları bu yolda kullanıyor. Fakirlikten geldiği için ihtiyacı olanlara da destek oluyor. Lakin başarıyı maddiyata endekslediği için, işinde ters giden bir şey sonucu elindeki tüm parayı kaybedince, kendini başarısız addedip ruhsal bir çöküşe giriyor ve bu ruh haliyle sevgilisini de kendinden uzaklaştırıyor. Filmin sonunda gene birleşiyorlar, o ayrı…

İki erkek… İki farklı duruş… İkisi de ruhsal çöküntüde… Ortak noktaları ise her ikisinin de maddi gücün kabulü getirdiğine inanması. Walden dizide isim ve kılık değiştirerek fakir biri olarak gerçek aşkı bulmaya çalışıyor. Bu şekilde kendini de keşfe doğru bir yola çıkıyor aslında, farkında olmadan. Diğeri ise maddi gücünü kaybedince gerçek aşkı itmek istiyor. O da kendi öz benliğine dönüyor parasız kalınca. İkisi de sıyrılıyor onları saklayan bu üst benlikten. Ne kadar farklı noktalarda dursalar da buluşuyorlar insan olmanın derinliğinde…

18.04.13

Devamı yarın...


Hiç yorum yok: