11 Aralık 2014 Perşembe

HEPİMİZ BİR'İZ

Dün Yahudi cemaatinin gazetesi Şalom’da Mois Gabay’ın “Türk Yahudileri Gidiyor mu? “ başlıklı yazısını okudum. Üzüldüm. Her ne kadar buralardan gitme düşüncesi artık sadece Yahudilere özgü bir düşünce olmasa da, yazının içinde geçen antisemit düşüncelerden dolayı çektikleri sıkıntıları okuyunca üzüldüm, ülkem adına utandım.

Ben İzmirliyim. İzmirli olunca insan, hayata gözlerini açtığı andan itibaren multikültürel bir dünyaya adım atıyor. Ya komşusu, ya dostu, ya esnafı ama muhakkak biri hatta birileri gayrimüslim cemaatten oluyor. Örneğin rahmetli anneannemin en iyi arkadaşı Madam Sara’ydı. Sarika diye bilirdik biz. Anneannemle geçirdiğim otuz üç sene boyunca Sarika hayatımda oldu. Anneannem Sarika’dan önce vefat etti. Beraber ağladık anneannemin vefatına. Dünya tatlısı bir kadındı. Allah rahmet eylesin ikisini de. Cennette yeniden buluştular. Geçenlerde annemin doğum gününe kızı geldi. Bir ara onun annesini, benim anneannemi yâd ettik bir köşede. İkimizde hüzünlendik, gözlerimiz yaşardı. Orada Yahudi Müslüman farkımız yoktu. İkimiz de insandık, ikimiz de hüzünde buluşmuştuk.

Okuldaki ilk arkadaşlarım arasında Yahudiler, Ermeniler, Levantenler vardı. Belki de Aleviler ve Kürtler de. Bu kısmı bilemiyorum çünkü bilmezdik. İlgilenmezdik de. Çocuktuk; aynı bahçede koşturup, tek topla beraber oynardık. Aynı okula gider, aynı dersleri okur, kötü sınavlara aynı şekilde üzülürdük. Farklı bayramlarda muhakkak ama muhakkak birbirimizi kutlar, iyi bayramlar dilerdik. İstanbul’a geldiğimde de değişmedi bu. Lisede, üniversitede ve sonrasında hayatımda hep gayrimüslim insanlar oldu. Hala da var. Müslüman ve gayrimüslim arkadaşlarım arasında aşklar yaşandı. Nasıl olur diye aklımıza bile gelmezdi. Bunlardan bir kısmı beraber yollarına devam ettiler, kimisi de ayrıldı. Aileler istemediği için ayrılmak zorunda kalan bir çifte çok ama çok üzüldük. O zaman gençlerdi, ailelere boyun eğilmişti. Gene de her şeye rağmen çok iyi dost kaldılar. Hep insan olma noktasında buluştuk. Hepsini sevdim, hiç biriyle insani değerler dışında bir konuda anlaşmazlığım olmadı.

Hatta, geçmiş yıllarda, oruç tuttuğum zamanlarda, yakın bir Yahudi dostum beni her sene iftara çağırırdı. Annesi, babasıyla birlikte beraber oruç açardık. O sofrada hissettiğim ruhani birliktelik duygusunu başka hiçbir iftar sofrasında hissetmedim. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala hatırlarım. Hamursuzlarını da beraber paylaşırdık. Gayrimüslim düğünlere de gittim, gayrimüslim cenazelere de. Kendi dini ritüelleri içinde sevinci de üzüntüyü de paylaştım. Şekil şemail farklı olsa da insanoğlunun ortak duyguları olan sevinci de hüznü de onlarla birlikte yaşadım.


Bu karma yapının bizi zenginleştirdiğine, hayatımızı renklendirdiğine inandım hep. İnsanı insan yapan değerlerin, duyguların aynı olduğunu düşünürsek hangi dine mensup olduğu, hangi ritüellerle ananelerini devam ettirdiğinin ne önemi var? Sevinç, heyecan, coşku, keder, hüzün, üzüntü gibi duyguları hepimiz paylaşmıyor muyuz? Savaşlar olur, olaylar olur, tarih değişir ama duygular hep kalır. İnsanoğlunun varlığından beri var olan bu duygu bütünlüğüdür, farklı kültürlere rağmen, bizi bir yapan. Bunu bir görsek, anlasak belki de dünya farklı bir yer olurdu… 

Hiç yorum yok: