4 Temmuz 2014 Cuma

BİZİM PENCEREMİZDEN

Annem “Bizim Evin Halleri “ diye bir seri yazıyor. O yazar da ben yazamaz mıyım? Ondan âlâ yazarım hem de. O insan bakış açısından yazıyor, ben de hayvan bakış açısıyla yazacağım. Cookie Hanım’a da izin veririm belki bazı bazı yazsın diye. Canım çekerse tabii.

Bizim evde tek erkek olmanın sıkıntısını yaşıyorum arkadaşlar. Annem, ablam, ilk göz ağrım Cookie Hanım ve ben yaşıyoruz aynı evde. Durumu düşünün artık! Üç tane hatun başımda, hepsi de vıdı vıdı bazen çekilmiyorlar. Ne yaparsın çare yok, çekiyoruz işte.

Uzun boyum, gri, siyah ve beyaz tüylerimle yakışıklı bir erkek sayılırım. Ablam niye adımı Limon koydu, bu gün hala anlamış değilim. Gözlerimdenmiş! Ne varsa gözlerimde? Her kedi gözü gibi işte… Şöyle Duman, Paşa, Aslan gibi daha erkeksi bir isim koysaymış ya! Yakışırdı valla. O zaman bebeğiz ya, duruma müdahale edememişiz tabii. Alıştım artık, yapacak bir şey yok.  Adlarımızı kendimiz koymalıyız bence ama insanoğlu da yapamıyor bunu. Ebeveynler yüzde yüz bu hakka sahipler, ister insan olsun ister hayvan.

Güzeli oldum olası severim. Annemin güzel arkadaşları geliyor eve. Birçoğu da parfüm sürünmüş mis gibi kokuyorlar. Önce köşeye çekilip şöyle bir inceliyorum onları. Ne o öyle? Her önüme gelene yüz veremem. Cookie ise benim tam tersime her gelene bir yavşıyor, bir de çene sorma gitsin. İlla sevdirecek kendisini. Sinirleniyorum aslında. Seçici olmalı hayvan. İlk tanıştığımda pek bir aşık olmuştum ona ama baktım her önüne gelene yüz veriyor, soğudum biraz.

En büyük zevkim kedi sevmeyenlerle uğraşmak. Kapıdan girer girmez bizi görünce, “ atlamazlar, ısırmazlar değil mi? “ diye sormuyorlar mı gıcık oluyorum. Kardeşim niye atlayayım ben sana? Sen bana dokunma, ben de sana dokunmam. Hafifçe ona doğru seğirtiriyorum bakalım ne yapacak diye. Kimi çığlık çığlığa, kimi hemen ayaklarını yukarı topluyor falan. Komikler yani. İstesem koltuğun üzerine atlayamaz mıyım? Öyle bir atlarım ki ama yapmıyorum. İstediğim etkiyi yaratmış olmanın keyfiyle dönüveriyorum. Annem zavallı, misafire ayıp olmasın diye bir gözü bende dinlemeye çalışıyor arkadaşını. Bazılarından öyle güzel bir koku yayılıyor ki, ayaklarına yatıveriyorum hatunun. Bayılıyorlar buna kadınlar. En kedi sevmeyeni bile etkileniyor benden. Zafer! Elde ettim işte birini daha.

Annem iyidir. Ablam eve getirdiğinde pek istememişti beni ama yumuşak kalplidir. Hem ablama hem de bana kıyamadıydı. İki sene üçümüz yaşadıydık. Sonra pencereden bir dişi kediyle kurlaştığımı görünce onu da eve aldıydı annem. Öyle yumuşaktır yani. Mamamızı, suyumuzu hiç ihmal etmez. Koltuk üstü, yatak üstü oturmamıza ses etmez. Sevgisini esirgemez. En ufak keyifsizliğimizde endişelenir. Tek şikâyeti tüylerimiz. Ona da benim yapabileceğim bir şey yok. Dökülüyorlar işte. Ha bir de benim tırnaklarımı koltuk kenarlarında törpülememe çok kızıyor. Haklı haklı olmasına da koltuk kenarlarında tırnak törpülemenin keyfini de kedi tahtası tutmuyor yani. Hasır sandalyeler olabilir belki…

Yemek masasının sandalyelerini değiştirmeye karar verdiğinde gitti hasır sandalyeler aldı annem. Nasıl sevindim anlatamam. Annem benim ya, düşünceli kadındır bana hediye almış. Sandalyeleri yerleştirir yerleştirmez bir sevinç atladım üzerilerine. Kendimden geçmiş, tırnaklarımı törpülüyorum. Küt! Geldi  kafama terlik. Ne oluyor yahu? Bana değil miydi bu sandalyeler? Annemin gözlerindeki kızgınlık ifadesini görünce hemen pısıp koltuk altına kaçıyorum. Dellendirmeye gelmez kadını. Koltuk altından sandalyeleri kesiyorum. Gel tırmala beni dercesine çağırıyorlar beni. Allahım nasıl karşı koyacağım ben bu dürtüye? Koyamıyorum zaten, annem arkasını döner dönmez hop gene sandalyenin üzerindeyim. Küt, terlik!

Ablam anneme bağırıyor o anda. “Atmasana, acıyor hayvanın kafası. “ Ablam ya, bir tanedir o. Sokakta beni görüp kucağında eve götürdüğünden beri onunla bağımız ayrı. En ağlamaklı halini takınıp “ anne bir haftacık kalsın ne olur. Sonra istemezsen sokağa bırakırız tekrar “ deyişini hatırlıyorum. O zaman ben annemi tanımadığımdan umudum yoktu ama ablam onun yumuşak kalbini bildiğinden yolunu bulmuştu. Pek yeme içme işlerimizle uğraşmaz ama bizimle oynamayı, bizi okşamayı çok sever. En ufak tatsızlığımızı, hastalığımızı ilk sezen odur. Babası evden ayrıldığında sıkıntılarını, yalnızlığını hep benimle paylaşmıştı başlarda. Sessizce konuşurduk odasında. Bazen ağlardı. Kucağına gidip otururdum. Sarılırdı bana. Yakınızdır yani. Abla kardeş gibi, dost gibi, aile gibi…

İşte böyle bir aileyiz. Ailemin insan fertlerini anlattım. Cookie Hanım ise başlı başına ayrı bir yazı konusu. Onu da başka bir yazıda anlatayım. Her evde olan hırgürler olmasına rağmen, annem ve ablamı, kişiliğime saygı gösterdikleri, beni anladıkları ve beni istemediğim hiçbir şeye zorlamadıkları için çok seviyorum. Annemi kaybetmiş, şaşkın şaşkın sokakta gezerken ablamın beni görüp bu eve getirmesini başıma gelen en büyük şans sayıyorum.






2 yorum:

Adsız dedi ki...

Her zaman ki gibi içten ve sıcacıksın yasemin...

Çiğdem Şakarcan Dağcı dedi ki...

Benimde tekir kızım var,okurken onu anlatıyorsun sandım.Çok samimi çok keyifli...Bu arada sonunda kitabınıda okudum ve çok keyif aldım kalemine sağlık:)))