8 Nisan 2013 Pazartesi

UMUDUMUZU YİTİRMEK YAKIŞMAZ BİZE


Herkesin kendine göre küçük, büyük dertleri vardır. Herkesin derdi kendine büyük olduğundan bu aşk acısından tutun da kiramı nasıl ödeyeceğim, çocuğumu nasıl okutacağım veya ilaç –ameliyat parasını nasıl denkleyeceğim'e kadar çeşitlilik gösterebilir. Ancak öyle bir dönemden geçiyoruz ki kişisel dertlere sıkılmaya utanıyor insan…

Tarih boyunca üzerinde oynanan oyunların ceremesini çeken hep Türk halkı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğundan beri değişmez bir kural olan bu gerçek, Cumhuriyet kurulduktan sonra da değişmemiştir maalesef. Coğrafi konumundan olsa gerek her zaman dünyanın gözü Türk topraklarının üzerinde olmuştur. İşin üzücü yanı dış mihrakların etkisiyle farklı etnik kökenlere sahip olsa da aynı toprağı ve bayrağı taşıyan kardeşler birbirine vurdurulmuş ve biz Türk siyasetçileri de bunu yemişizdir.

Yaşı kaç olursa olsun her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bu ülkenin geçtiği olağanüstü dönemlerden payını almıştır muhakkak. Her zaman bir olağanüstülük olduğuna göre… Kurtuluş Savaşı’nı düşünüyorum da Türk milletinin gerçekten erkek, kadın, çoluk çocuk demeden elele verdiği, birbirine sımsıkı tutunduğu tek zaman o herhalde. Türklüğü, Türkiye Cumhuriyet’ini korumak adına verilmiş dişe diş, göze göz bir savaş…

Bu günlerde yeni bir Kurtuluş Savaşı’na en ihtiyacımız olduğu günlerdeyiz. Top, tüfek, silahla değil, akılla, yürekle… Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden beri inandığımız değerlerin son dönemde ufak ufak yok edilmeye çalışıldığı bu süreçte daha da sıkı sarılmalıyız bu değerlere.  İlk önce Türk ordusu, Türk aydınları kapatıldı hapishanelere ki ondan sonra atılacak adımlara engel teşkil etmesinler. Milletçe kutladığımız bayramlara el atıldı sudan bahanelerle. Şimdilerde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin simgesi olan T.C. kaldırılıyor alenen. Türk milli birliğini oluşturan ögeler yok ediliyor birer birer. Psikolojik bir strateji bu!

Bu gün artık Türkiye Cumhuriyeti’nin simgesel kalesi haline gelen Silivri Cezaevi’nin önünde toplanıyor halk. Artık anlatılan masallara inanmadığını, oynanan oyunları gördüğünü anlatmak üzere…  Verilmeye çalışılan bu mesajı alırlar umarım. Onları durduracağından değil ama kolay kolay pes edilmeyeceğini anlamaları, bu güne kadar yapılan hesapların tekrardan düşünülmesi açısından…

Elinde imkan olanların ağzından artık sık sık duyulan bir söz oldu “ yurtdışına yerleşeceğim”.  Herkes kendileri için olmasa bile çocukları için gelecek endişesi içinde. Zamanında yurtdışında yaşamış biri olarak, yurtdışında yaşamanın ne kadar zor olduğunu bilirim. Oraya ait olamazsınız, aidiyet duygusunun yoksunluğu basar insanı. Mecbur kalınmadıkça çok da tercih edilen bir yol olmamalı bence. Gerçekten yapılsa da yapılmasa da bu ifadenin sıklığı insanımızın umutsuzluğunu gösterir nitelikte…

Umutsuzluğa kapılıp meydanı boş bırakmak yerine, rehavetten kurtulup kıymetli totolarımızı kaldırma zamanı geldi de geçiyor bile.Geç kalındı nasıl olsa, battı balık yan gider gibi yaklaşımlar ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara yağ sürmekten başka işe yaramaz. Yoksa Atatürk’ün bize emanet ettiği Cumhuriyet’e bizler sahip çıkmazsak ne Türklüğümüz kalacak ne de Türkiye Cumhuriyetimiz…

08.04.13

1 yorum:

Osman TAŞPINAR dedi ki...

Teşhisleriniz doğru,Tanrı Türk Milletinin yardımcısı olsun..