Uzun zamandır kalemi elime almadım, alamadım. Birazı
keyifsizlikten, çoğu vertigodan. Bir yandan yazsam ne yazacağım ki durumu; içim
kara, umutsuzluk akacak kalemin ucundan. Beşiktaş, Kayseri patlamaları olmuş.
Gencecik polislerimiz, askerlerimiz ve bahtına o anda oralardan geçmek düşen
şanssız sivillerimiz ölmüş, ne yazabilir ki insan? Acı, keder, öfke bir taş
gibi oturuyor insanın içine, dili lâl oluyor, eli tutmuyor. Başım zaten fıldır
fıldır, ne okumak ne yazmak mümkün. Ama gene de karanlığa uyansak da sabah
oluyor, insanın karnı acıkıyor ve hayat devam ediyor.
Baş dönmesinden eve bağlı kaldığım bu süreç içinde
yapabildiğim nadir şeylerden olduğu için bol bol film, dizi seyrederek, yeni
çıkarmaya başladığımız KİLTABLET adlı fanzinimizin bloğunu hazırlayarak , bir
senedir içime neşe, mutluluk veren çocuklarım ve öğretmenlerimin ihtiyaçlarıyla
ilgilenerek geçirdim zamanı. Yılbaşına yaklaşırken bu tatsız zaman insana
yılbaşı kutlaması isteği vermese de adettendir diyerek sevdiklerime el yapımı
reçel ve erişte hazırlayarak, onların paketlemesini süsleyerek biraz havaya
girmeye çalıştım. Böyle zamanları günlük gaile içinde ihmal edebildiğimiz ailemizle,
dostlarımızla bir araya gelmeye bahane olduğu için severim. İçimize çöreklenmiş
umutsuzluğa, isteksizliğe karşı ilaç gibi sevdiklerimizin sevgisine, şefkatine
sığınmak iyi gelir.
Herkesin çaresizce eski seneyi kovalayıp yeni seneye umut
bağlamasını paramparça etti yılbaşı gecesi olan katliam. Hoş, geceden sabaha yeni seneye
evrilmekle hayatın birden gül pembe olacağını beklemek saflık olurdu zaten.
Ancak her yaşanan kötü olayda, bu kötülüklere alışmadığımızın, alışamayacağımızın
belirtisi olarak gene şok yaşadık. Bir Bakanımızın “ Terörle yaşamaya
alışmalıyız “ söylemine inat, insanlığını koruyabilenler acıya, kötülüğe
alışamamış ruhlarıyla, zihinleriyle acıyı derinden hissedip isyan ettiler.
Erken yattığım için haberim yoktu katliamdan sabah
uyandığımda. Gözümü açar açmaz öğrendiğim haberden sonra gene lâl oldu
dudaklarım, beynim uyuştu, dondum kaldım. Hayalet
gibi gezerken, çocuklarla ilgili projeyi beraber yürüttüğümüz
arkadaşımdan gelen “ hallettin mi o işi? “ mesajına bakıp kaldım. Kısaca “yok”
cevabımdan anlamış olmalı ki “ kendine gel!Hayat devam ediyor, daha kararlı
ilerlemeliyiz “ yazdı. Ve kendime geldim!
Son birkaç senedir televizyon ve gazeteyi kaldırmıştım
hayatımdan zaten. Sosyal medyadan takip ediyorum haberleri. Haber takip etmeyi de bıraktım. Neresinden
tutacağımı bilemediğim saçma sapan söylemlere itiraz, isyan için yazıp söylesem ne fayda! Aynı frekansta olmadığım insanlara bir şey anlatmak
imkansız. E aynı kafada olduklarıma bir şey anlatmaya gerek yok. Sadece sen,
ben, bizim oğlan konuştukça daha da içimiz kararıyor. Büyük olayları ister istemez duyuyoruz. Savaşa falan girsek maazallah haberim zaten olur. Boşuna zaman kaybı!
Bana her zaman mutluluk veren çocuklarıma ve öğretmenlerime
sarıldım yeniden; hem de sımsıkı. Moralim düzeldi, enerjim yükseldi. Valla
vertigom bile iyileşmeye durdu. Bir
öğrencimizin öğretmeninin “Ben Ne için Varım? “ sorusuna verdiği “ ben bir doğru
yapınca içimde pır pır kelebek uçuran bir kızım, ben doğruyu göstermek için
varım “ cevabı, benim de bir zamanlar içimde pır pır kelebeklerin uçtuğunu
hatırlattı. Ve o kelebeği uçurmaya karar verdim. Umut, dünyanın
acımasızlığından habersiz bu çocukların yarınlara masumane bakışlarında gizli. Sırf bu bakışları köreltmemek, onları yarı
yola bırakmamak için bile devam etmeli insan hayata. Sana güvenle, umutla bakan
bir çocuğu nasıl yarı yolda bırakabilirsin ki? Vicdan elvermez.
Hem yüzlerce savaş geçirmiş bu dünya yaşamaktan vazgeçmiş
olanlarla dolu olsaydı, bugün hala var olabilir miydi insanoğlu? Lütfen
unutmayalım, her zaman ölümler olmasına rağmen her gün bebekler de doğuyor. Her
bebek bir umut demek!
Bi silkinin yahu! Kendinize gelin. Bir şeyin elinden,
ucundan, kıyısından tutun. Çalışın, dışarı çıkın, sevdiklerinizle sarılın.
Müziği, kitabı, sanatı eksik etmeyin hayatınızdan. Etrafınıza umutsuzluk tohumu
ekmeyin. Ne olacak bu memleketin hali sohbetlerini bırakın, ne yapabilirim bu
memleket için sohbetlerine dönün! Ben bundan sonra bu tür sohbetlerde yokum,
duyduğum yerde kalkarım masadan. Baştan söyleyeyim de sonra darılmaca kırılmaca
olmasın.