Vallahi delireceğim. Zaten bu ülkede yaşayıp da normal
kalmak mümkün mü? Herkes bir kafayı üşüttü iyice. Bir pespayelikler ülkesi halindeyiz.
Sabah kalkar kalkmaz, eskiden gazete okuduğumuz gibi, ilk iş bilgisayarın
düğmesine basıp sosyal medyaya girer girmez arka arkaya akıyor rezillikler,
kara haberler. Yüzümüzü güldürecek bir şey yok. Kızım girme artık şu facebook’a
diyor, depresif geziyorsun hep diye şikâyet etti geçen gün. Haklı valla. Haklı
haklı olmasına da geçen Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra ruhum
kaldırmadığından gazete okumayı, televizyon seyretmeyi bıraktığımdan,
memlekette neler oluyor diye takip ediyorum en azından facebook’tan, twitter’dan.
Onları da bıraksam bihaber yaşayacağım dünyadan. Bazen fena da olmaz demiyorum
değil ama olmuyor işte.
Televizyon dünyamı Cnbc-e’de yayınlanan birkaç dizi ve
filmlerle sınırladım. Ancak o kadar. Ruhumu kitap okuyarak dinlendirmeye
çalışıyorum daha çok. Uzun uzun tartışma programlarını seyredemiyorum artık. Bu
kadar ne dediğini bilmez, dün dediğini bu gün inkâr eden, çevir lafı dolandır
dur kişileri seyretmeye dayanamıyorum.
Bu televizyondan uzak dünyamda yaşarken kızımın da modaya
merakı yüzünden Bu Tarz Benim diye bir yarışma programına denk geldim yaklaşık
bir ay evvel. Sonradan adı değişti Bu Stil Benim diye. Başka bir kanalla
kapışmışlar, mahkemelik olmuşlar falan. Kızım seyrediyor ya, ben de baktım ne
mene bir şey diye. İşte kızlar giyiniyor, üç tane de güya modacı tarz veya
değil diye karar veriyorlar. Benim bildiğim sadece Nur Yerlitaş gerçekten modacı.
Diğerleri sonradan olma. Neyse sorun o değil. Birkaç kez daha denk geldim.
Sonra da merakımdan oturdum bir hafta kadar neredeyse her gün seyrettim.
Program her gün bu arada!
Neresinden baksan rezil bir program. Sanırım formatında var;
kızlar habire kavga ediyorlar. Hakaretin bini bin para, seviyesiz tartışmalar
gırla gidiyor. Bir de kızların neredeyse hepsi ağızlarını yaya yaya
konuşmuyorlar mı deliriyorum. Formatında var diye düşünüyorum çünkü artık iş
son derece çirkin bir hal alıncaya kadar jüri müdahale etmiyor. Hatta sunucu
neredeyse teşvik ediyor diyebilirim. Saygısızlık, seviyesizlik diz boyu. Program
moda yarışmasından çıkıyor, çene yarıştırma yarışına dönüyor. Kim bastırırsa artık!
Kızlarımızı, kadınlarımızı görmek
istediğimiz format bu mudur? Seyrederken gerçekten üzüldüm.
Bir yandan mini etek, müsait tartışmaları dönerken ülkede,
güya arkadaşıyla yemeğe ya da kafeye giderken “tarz” olabilecek kıyafetler sergileniyor
yarışmada. Artık mizansene göre. Konsept diyorlar buna. Yarışmacı giydiği
kıyafeti nereye giyeceğini de söylüyor. Ona göre değerlendiriliyor. Bu düğün de
olabiliyor, bir açılış da, bir yemek de. Kıyafetleri görseniz, mümkünü yok
onlarla sokağa çıkamazsınız. Zaten genelde “ arkadaşımla Etiler’de yemeğe
gideceğim “ gibi bir konsept seçiliyor. Türkiye’nin gerçeği Etiler midir?
Üç kağıt, katakulli, strateji, yalan, dolan ne ararsan var
yarışmada. Bir iki kere de hemen arkasından yayınlanan Ütopya diye bir yarışma
seyrettim. Onda da aynı durum. Herkes ikişerli üçerli gruplar halinde diğerleri
hakkında dedikodu, nasıl eleyebileceklerine dair strateji yapıyorlar sürekli.
Survivor desen o da aynı. Sürekli bir rekabet, birbirinin ayağına çelme takma,
stratejik hesaplar dönüyor. Çirkin kavgalar, seviyesiz söylemler. Rezillik
özetle.
Ülkenin çoğunluğunun tek eğlencesi televizyonken yapılan
programlara bakın. Bu programlarda insanlara pompalanan değerlere… Bir yandan
muhafazakârlık almış başını giderken, kadın evde oturmalıdır, kapanmalıdır gibi
yükselen (!) değerler yüzünden kadına şiddet artarken, kızlarımızı özgür
olmanın, haklarının peşinden koşmayı öğretmenin yolu bu mudur? Hükümetin
sürekli bu değerleri öne çıkaran söylemler yapması, bu yönde adımlar atmasına
rağmen bu programları ( iki kanalda birden var aynı program) görmezden gelmesi
çifte standart değil midir?
Sabahları sosyal medya aracılığıyla tanık olduğum Türkiye
ile akşamları televizyonda izlediğim Türkiye arasında dünya kadar fark var. Biri
Hanya biri Konya. Tam da resmini çiziyor günümüzün. Ve ben deliriyorum,
sinirleniyorum, üzülüyorum…