1994 yılından itibaren dünyada 5 Ekim tarihinde kutlanmaya başlayan “
Öğretmenler Günü “ , ülkemizde 1981 yılından beri Atatürk’ün Milli Mekteplerin
Başöğretmenliği’ni kabul ettiği 24 Kasım’da kutlanır. Yakında Atatürk’le
bağlantılı olduğu için bu güne de el atılmaz umarım. Ülkemizde öğretmenlerin
hakkı maddi olarak tam karşılığını bulamasa da en azından manevi olarak
değerlerini ifade eden bir günün olmasına hiç yoktan iyidir diyorum. Son
dönemlerde iyice benimsediğimiz azla yetinme durumu yani…
Öğretmenlik çok kutsal bir meslek, bir o kadar da
meşakkatli. Klişe bir cümle olduğu için kullanmadım. Gerçekten öyle olduğuna
inandığım için kullandım. Bilginin en değerli hazine olduğunu kabul ediyorsak,
bize bilgiyi öğreten, daha da ötesi içimize öğrenme isteği aşılayan, ona nasıl
ulaşacağımızı öğreten, araştırma ve sorgulama yetimizi geliştiren
öğretmenlerimizin hakkı ne yapsak ödenmez. Bu gün olduğumuz kişi olmamızda ebeveynlerimiz
kadar, bazılarımız için onlardan da fazla, etkisi olan kişilerdir öğretmenler.
Her türlü veriye açık beyinlerle öğretmenlere teslim ettiğimiz çocuklarımızın
gelecekte hayata karşı duruşlarının temelini atar öğretmenler. Belki ondandır
aynı okuldan mezun olanların bir ekol oluşturarak benzer bir kimlik çerçevesi
içinde buluşmaları. Aynı heykeltraşın elinden çıkmış gibi, aynı öğretmenin
elinden çıkmış, benzer değerlerle yontulmuş öğrenciler çıkar okuldan. Sonra
zaman içinde yaşananların etkisiyle farklılıklar oluşsa da temel aynıdır. Temel
sağlam atıldıysa üzerine kişinin eklediği doneler, onu renklendirerek güzelleştirir.
Öğretmen olabilmek için bence en önemli unsur insan
sevgisidir. Bir çok farklı aileden gelen değişik huy ve kapasitedeki çocuklara
birarada bir şey öğretmek ancak sevgiyle mümkün. Her bir öğrenciyi, çocuğun
aile yapısıyla, kendine has iç dünyasıyla, yetenekleri ile algılayıp onu
geliştirecek bir yaklaşım sergilemek gerçekten bir sabır işi. Sevgisiz olacak
iş değil. Korku yöntemini kullanan bazı öğretmenler de var tabii ama sevgiyle
yaklaşılan çocukların o bilgileri öğrenmesi, benimsemesi ve kullanması daha
olası. Bu gün hangimiz şükranla korktuğumuz bir öğretmenimizi anıyoruz? Genelde
sevdiğimiz öğretmenlerimizi şükranla anar, dualarımızdan eksik etmeyiz, değil
mi?
Öğretmenliğin en önemli görevinin çarpım tablosu veya
ülkedeki dağlar, nehirler vs bilgiler öğretmesinin ötesinde insana bilginin
değerini, öğrenmenin zevkini öğretmesi olduğunu düşünüyorum. İşte esas temel
bu! Bunu başarıyla yapabilen öğretmenlerin öğrencileri her zaman hayatta
başarılı ve mutlu insanlar olacaktır.
Bir de mesleği öğretmenlik olmayan ama duruşlarıyla,
fikirleri ile insana bir şeyler öğreten insanlar vardır. O tür kişilere de
inanılmaz saygı duyuyorum. Öğrenmek isteyen herkese, herkesin bir şeyler
öğretebileceğini düşünüyorum. Aslında hepimiz hem öğretmeniz hem öğrenciyiz.
Öğrenmenin sonu olmadığı gibi öğretmenin de sonu yok. Hepimizin çevresinde
hayat dersinde daha ilk basamaklarda olanlar olduğu gibi, hayat basamaklarını
tırmanmış kişiler vardır. Bizden geride gelenlere basamakları çıkmaya yardım
etmek, önümüzde olanlardan ise basamakları nasıl çıkacağımıza dair bilgi almak
hepimizin hayatını zenginleştirici ve kolaylaştırıcı olur. Bilgi esastır.
Öğretmenliğin hakkını veren tüm öğretmenlerimizin, mesleği
öğretmenlik olmasa bile çevresine, hayatı güzelleştirecek bilgiyi verenlerin,
verilen bilgileri sorgulayarak, öğrenerek içselleştiren öğrencilerin “Öğretmenler
Günü” nü kutluyorum. Beni ve kızımı yetiştirmiş tüm saygıdeğer öğretmenlerime
buradan sevgilerimi ve şükranlarımı sunuyorum.