Gün çok keyifli başlamadı bugün. Çalan saate rağmen bir uyanamama, uyanınca da bir kalkamama hali. İsteksizlik. Dün akşamdan sıkıntılı bir hal. Geçmeyen bir baş ağrısı. Eve gelince zarla zorla üç cümle edip odasına kapanan bir genç kız. Sessiz bir ev. Büyüyen bir sessizlik. Büyüdü büyüdü uykumu da kapladı. Huzursuz bir gece…
Sürünerek de olsa kalkılınca, günün haberlerine her
zamanki gibi bir göz atmaca. TBMM Boşanma Komisyonu’nun önerdiği azaltılan
kadın ve çocuk hakları haberi keyifsizliğimin üzerine tüy dikti.
Avusturalya’da, bir televizyon kanalında yayınlanan paneli seyrettim. Panelin
konuşmacılarından Somali kökenli, Müslümanlıktan çıkıp ateist olmuş Hollandalı
aktivist Ayaan Hirsi Ali’nin İslam’da reform yapılması gerektiğini savunduğu Heretic adlı kitabını incelerken, kitaba
okurların yaptıkları yorumları okudukça içimde gittikçe büyüyen onlar nerede,
biz nerede hissi. Gittikçe çoğalan bir anlamsızlık duygusu beni çevreledi,
sardı, yaşama karşı yoğun bir isteksizlikle sarmaladı.
Ama olmaz! Saat 14:00’de dişçide randevum var. Geçen
hafta iptal etmişim zaten. Gitmek lazım. Sokağa çıkmak iyi de gelebilir. Biraz
yürümek. İnsan gürültüsünün içine karışmak. Hazırlanıp gittim. Her zaman
sohbetli geçen dişçi seanslarım bu sefer konuşmadan geçti. Durgunsun, dedi.
Evet, durgunum. Hiçbir şey yapasım yok. Her şey çok anlamsız…
Çıktım oradan. Gene kitap, defter vs’nin içinde
biraz keyif yakalamak amacıyla Yapı Kredi Yayınları’na, oradan da
kırtasiyecilere uğradım. Aldım gene bir şeyler. Bu sefer sadece iki kitap.
Kitap alımı konusunda kendimi eğittim son zamanlarda. Azar azar alıyorum ki,
okunacak kitaplar rafım çok şişmesin. Şiştikçe yetişemiyorum diye moralim
bozuluyor. Keyfim hâlâ çok düzelmedi. Bahar ayı olmasına rağmen güneş pırıl pırıl
oynaşmıyor benimle. Dalgın dalgın yürüyorum. Bana çarpan insanlar dışında
kimseleri fark etmiyorum. Balıkçıları görmüyorum. Aklımda gene binbir düşünce.
Birinin affedersiniz, demesiyle ayrılıyorum kara düşüncelerden. Tanıdık bir
yüz…
https://www.youtube.com/watch?v=ROtKJurTdbI