Seneler içinde yavaş yavaş gelen, Gezi’yle birlikte
inanılmaz bir ivme kazanan gariplikler ülkesinde yaşıyoruz. Gazlar, TOMA’lar,
ayakkabı kutuları, telekinezi, trafoya kaçan kediler, Soma, Kobani, Validebağ,
Ermenek, Yırca falan derken Küba’da camiden tutun da Amerika’nın keşfine kadar
geldi bu akıl dışı olayların seyri. CHP milletvekili Sedef Küçük’ün bir meclis
konuşmasında dediği gibi “ neresinden tutsak elimizde kalan “ bir ülke haline
dönüştü. Duracağı, normalleşeceği falan da yok. Kim bilir daha neler duyacak
kulaklarımız? Uğruna bu kadar ölümün olduğu, insanların gece gündüz demeden
başında durarak engellemeye çalıştığı Topçu Kışlası/ AVM yeniden yapılmaya
çalışılıyor mesela. İnanılır gibi değil. El mi yaman bey mi yaman kokusu
seziyorum ben burada. Bir film senaryosu içindeyiz desem korku mu, gerilim mi,
komedi mi, kara mizah mı, fantastik mi bilemeyeceğim bir tür film bu. Tiyatro
dilinde konuşursak da trajedi ile vodvil arasında gidip gelen, henüz yeryüzünde
adı konmamış bir tür oyun bu. Şaka gibi.
Dün, sınıf arkadaşım Petek’in organizasyonu ile Oy ve Ötesi’nin
genç yöneticileri ile tanıştık. Gezi olaylarından sonra yaşanan şaibeli seçimin
ardından, vatandaşın görevinin sadece oy vermek değil aynı zamanda oyuna sahip
çıkmak da olduğunu düşünerek okul arkadaşları ve ailesinden oluşan sekiz kişi
ile yola çıkılıp, bu gün elli binlere ulaşan üye ve gönüllü sayısına ulaşmış
bir dernek bu. Biri 83 diğeri 87 doğumlu bu iki genç, işlerini üçlerini
bırakarak tam zamanlı bu konuya odaklanmışlar. Aralık 2013’de faaliyete geçen
bu oluşum Nisan 2014’de dernek statüsüne kavuşmuş. Mart seçimlerinde sadece
İstanbul sandıklarında görevli yerleştirebilirken, Ağustos’taki
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 6 ili kapsama alanlarına alabilmişler. 2015
seçimleri için kapsama alanlarını daha da büyütmeyi hedefliyorlar. Görünen o ki
isimlerinin “oy “ kısmını güzel oturtmuşlar. Bundan sonra “Ötesi” kısmında faaliyet göstermeyi
planlıyorlar.
Kendilerini partiler üstü, tarafsız ve bağımsız
tanımlıyorlar. Her siyasi partiye eşit mesafede duruyorlar. Siyaset bizim
işimiz değil, biz sadece bir STK’yız diyorlar. Dernekleşinceye kadar kendi
birikimlerini kullanarak yol alan bu kuruluş, dernek olduktan sonra dernek
üyelerinden topladıkları yıllık 120 TL ve bağışlarla kendilerini finanse
ediyorlar. Yapmak istediklerini göz önüne alırsak, daha çok finansal ve insan
kaynağına gereksinimleri olduğu açık. Onları tanımak ve neler yaptıklarını,
yapacaklarını öğrenmek isterseniz, davet etmeniz halinde, gelip size
kendilerini anlatıyorlar ve sizin de fikirlerinizi öğrenmek için can atıyorlar.
Bence çok mantıklı bir yaklaşımları var. Her şeye müdahil
olmuyorlar. “ Tek hedefe odaklanmak ve o konuyu başarmak lazım “ diyorlar ki,
onların ilk hedefi de seçim sandıkları olmuş. Başarılı olmaları ve güvenilirlik
kazanmaları da bundan. Adım adım gitmek istiyorlar. Ellerindeki sınırlı kaynağı
tek noktaya doğru atışla verimli kullanmak istiyorlar. Hangi görüşten olursa
olsun, aynı değerler etrafında birleşmiş gönüllüler bu isim etrafında
buluşuyor. “Bizler onlar şeklinde değil, hep beraber bir arada yaşamanın yolunu
bulmalıyız “ diyorlar.
Ben şahsen, bu gençlerin, hani apolitik dediğimiz gençlerin,
yaşamlarından, kazançlarından feda ederek, bu ülke adına bir şey yapmak için
yola çıkmalarından, doğru ve akılcı bir yaklaşımla, kısa sürede ciddi yol almış
olmalarından, onu da yapacağız bunu da yapacağız gibi afaki hayallerle değil,
ayağı yere basan hedeflere odaklanmalarından çok etkilendim. Zaman içinde daha
da büyüyerek gündemlerine aldıkları konularda başarı sağlayacaklarından eminim.
Bu genç arkadaşlardan kendimize çıkaracağımız ders de şu ki;
sadece söylenerek, her milli bayramda sosyal medya ortamını Atatürk
resimleriyle donatarak, imza kampanyalarına imzalar atarak çok fazla bir şey
yapmıyoruz. Yapılması gereken; her neye en çok ilgi duyuyorsak, bu çocuk hakları
olur, hayvan hakları olur, kadına şiddet olur, çevre olur, özetle ilgilendiğimiz
her hangi bir konu olabilir, o konuda fiilen aktif görev alarak, dağılmadan,
enerjimizi tek konuya yoğunlaştırarak o konuda bir farklılık yaratmaya
çalışmak. Gençlerin deyimiyle enerjilerimizi “mobilize “ etmemiz gerekiyor. Ha
edemiyor muyuz, en azından faaliyetlerine inandığımız derneklere üye olarak ve
aidatlarımızı ödeyerek, finansal kaynaklarına yardımcı olmak ve oturduğumuz
yerden yapabileceğimiz iletişim konusunda destek vermek.
Ben bu gençleri tanımaktan çok mutluluk duydum. Gerçeklik
duygumu yitirmiş, olaylarla da ilgilenmeden kös kös otururken, bir yerlerde
yitirdiğim enerji ve umudumu yeniden kazanmama sebep oldular. Ben hemen üye
oldum ve 30 Kasım’da düzenledikleri koşuya, koşmasam da orada olarak destek
vereceğim. Daha detaylı bilgi isterseniz http://oyveotesi.org/
den girip inceleyebilirsiniz.
Bu genç arkadaşların yaptıklarını çok önemsiyorum ve
kendilerine teşekkür ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder