İki erkek…
İki kurgu kahramanı… Biri milyarder, diğeri ise yıllardır dişi, tırnağı ile
çabalayarak kazandığı tüm servetini yitirmek üzere olan bir adam… Biri hiç
çalışmadan internet vasıtasıyla borsada yatırımlar yaparak servetine servet
katan, diğeri ise gece gündüz çalışarak elde ettiği serveti kaybetmemek adına
hala gece gündüz çalışmaya devam eden… İki farklı karakter, iki farklı dünya…
Birbirine tam zıt, maddi imkanların iki ayrı ucunda duran…
Cnbc-e ‘de
yayınlanan “Two and a Half Man” dizisinin ana karakterlerinden Walden Schmidt geçenlerde
seyrettiğim bölümünde ev arkadaşı Alan’la bir bara gidiyor. Arkadaşı ısrarla
biraz ötelerinde oturan genç, bakımlı, seksi kadına kur yapmasını istiyor.
Walden’in cevabı ise “ Kadınlar beni istemiyor, onlara sunabileceklerimi
istiyor. Oysa ben sadece beni isteyecek bir kadın istiyorum “ oluyor. Bunu
seyrederken aklıma seneler evvel seyrettiğim, maalesef şimdi adını
çıkaramayacağım bir filmden başka bir sahne düşüyor.
Diğer filmde
ise filmin kahramanı erkek, iflasın eşiğinde olduğu için ,sevgilisine “ Ben
artık başarısız bir erkeğim, sana sunabileceğim bir şey yok. Seni hak etmiyorum.
“ diyor. Beni orada daha çok etkileyen bu sözleri dinleyen kadının yüzünde
oluşan incinme ifadesi idi. Hiçbir surette adamın parasal başarısı ile
ilgilenmeyen bu kadın, erkeğinin bu sözleri üzerine sanki ilişkilerinin
başından beri kendisinin onun maddi gücü ile ilgilendiği hissi verdiği için incinmişti.
Gözleri dolu dolu olmuş ve hiçbir şey söylemeden adamın evinden çıkıp gitmişti.
Her ne kadar
Walden’in geçmişini tam bilmiyorsak da diziye girdiğinden beri milyarder
olduğundan yola çıkarak, çocukluğundan beri pek bir sıkıntı yaşamadığını
algılıyoruz. Kolay ulaşılmış bu maddi gücün getirdiği rahatlıklara rağmen, maddiyatın onun kişisel özelliklerinin önüne
geçtiğine şahit oluyoruz. Ne kadar tatsız değil mi? Bu algıda olan bir insan, zaman
içinde kendini anlatma mücadelesinden vazgeçip, kabul gördüğü maddi gücünü elde
tutmak ve daha da çoğaltmak mücadelesine girer gibi düşünüyorum. Kendine bir
şey katmadan… Elindeki maddi imkanları kendini geliştirme adına veya topluma
faydalı olma adına kullananlarda yok değil. Haklarını yemeyeyim ama sanki genel
eğilim diğer yönde…
Diğer filmin
başında ise erkeğin geçmişinin kısa bir özetini seyrettiğimizde, onun çok zorlu
şartlarda yetiştiğini, kendini var etme ve kabul görme çabası içinde kendine
deli gibi her türlü bilgiyi yüklediğini, her türlü işte çalıştığını çalıştığını
görüyoruz. Ancak genel kabul gören, karşısında saygı uyandıran ögenin maddi güç
olduğunun farkına varınca başarıyı maddiyata bağlıyor ve dişini tırnağına
takarak zengin oluyor. Gençliğinden beri haz aldığı her konuda bilgi edinme,
bilgili olma özelliğini hiç yitirmiyor ve edindiği maddi imkanları bu yolda
kullanıyor. Fakirlikten geldiği için ihtiyacı olanlara da destek oluyor. Lakin başarıyı
maddiyata endekslediği için, işinde ters giden bir şey sonucu elindeki tüm
parayı kaybedince, kendini başarısız addedip ruhsal bir çöküşe giriyor ve bu
ruh haliyle sevgilisini de kendinden uzaklaştırıyor. Filmin sonunda gene
birleşiyorlar, o ayrı…
İki erkek…
İki farklı duruş… İkisi de ruhsal çöküntüde… Ortak noktaları ise her ikisinin
de maddi gücün kabulü getirdiğine inanması. Walden dizide isim ve kılık
değiştirerek fakir biri olarak gerçek aşkı bulmaya çalışıyor. Bu şekilde kendini
de keşfe doğru bir yola çıkıyor aslında, farkında olmadan. Diğeri ise maddi
gücünü kaybedince gerçek aşkı itmek istiyor. O da kendi öz benliğine dönüyor
parasız kalınca. İkisi de sıyrılıyor onları saklayan bu üst benlikten. Ne kadar
farklı noktalarda dursalar da buluşuyorlar insan olmanın derinliğinde…
18.04.13
Devamı yarın...
18.04.13
Devamı yarın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder