Sevr Antlaşması imzalamış, kapitülasyonlar altında
ezilmiş Osmanlı Devleti’nin, Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından
gerçekleştirilmiş Kurtuluş Savaşı’yla özdeşleştirilerek (nasıl bir
özdeşleştirmeyse bu) 2. Kurtuluş Savaşı’na çevrilen, altı saatlik “kalkışımlı”
darbe girişiminin üzerinden neredeyse bir ay geçti. OHAL durumu da devam
ediyor. Herkes bu garip hal ile baş etmenin yolunu, bir şekilde, kendine göre
bulmuş. Günler güne ekleniyor, her gün kanun hükmünde bir kararlar çıkıyor,
yasaklar konuyor, kimisinden vazgeçiliyor, tutuklananlar, gözaltına alınanlar
gırla, sonra bazıları serbest bırakılıyor, destan havasında mitingler
yapılıyor, M.K. Atatürk’ün “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” sözünden
yola çıkılarak “Hâkimiyet milletindir” lafı, imzasız, her yere kocaman kocaman
asılmış falan. Özetle bir keşmekeş devam ediyor, kimse ne yaptığını bilmiyor
ama herkeste bir tedirgin bekleme hali belirgin. Hangi düşünceye sahip olursa
olsun, bu durumun nasıl sonuçlanacağını, ülkenin nasıl bir nihai alacağını her
bir vatandaş merakla, endişeyle, umutla bekliyor.
Darbenin hiç uğramadığı, selânın okunmadığı,
demokrasi nöbetçisi diye kimsenin ortalarda gezinmediği bu topraklarda aradığım
huzuru buluyorum. Yaz mevsimi olması sebebiyle düğün üstüne düğün olan bu
ilçede her gece davul, zurna eşliğinde zeybek, harmandalı, Ankara havaları
yükseliyor hatta. Genellikle meydanda yapılan bu düğünler halka açık, kimsenin
davetiyeye ihtiyacı yok, düğün sahibini tanıyan tanımayan geliyor. Sıcak
havanın evlerde durmayı zorlaştırdığı bu günlerde, sinemaları yıkıldığı için
başka eğlenceleri olmadığından, bebeğini pusete koyan, çekirdeğini çantasına
atan, ayağında şalvarıyla meydana dizilmiş, filmlerden gördükleri üzere
sanırım, üzeri kumaş ve kurdeleyle süslenmiş plastik sandalyelerde yerini
alıyor. Kızlar ortada göbek atıyor, oğlanlar duvarın üzerine dizilmiş kızları
kesiyor. Ablalar, teyzeler oturdukları yerden karşı cepheyi kesip kimler gelmiş
düğüne, kız tarafı kim, oğlan tarafı kim dedikodusu yapıyorlar. Düğünün asıl
misafiri olsun, olmasın herkese plastik kaplar içinde pasta ikram ediliyor.
Esas ikram öğlen yapılan düğün yemeğinde. Herhalde davetiye düğün yemeği için
kullanılıyor. Etli yahni, kuru fasulye, keşkek ve yoğurtlamadan oluşan bu menü
tüm düğünlerin ana menüsü. Öğle sıcağında yemesi ağır olmasının yanı sıra hemen
hemen her gün aynı yemeği yemek zorunda kalıyorlar ama kimse şikâyetçi değil
bundan. Yörenin âdeti öyle. Ben İstanbul şımarıklığımla fark ediyorum sadece.
Her akşam, oturduğum bahçeden, bir duble rakı koyarak eşlik ettiğim bu
düğünler, darbenin üzerimde bıraktığı tedirginliği davul tokmaklarıyla ezip un
ufak ediyorlar. Hatta sonunda, kendimi meydana atıp, o gece iki ayrı mekânda
yapılan düğünleri geziyorum. Her iki düğünde de, tanımamalarına rağmen, sıcak
bir hoşgeldiniz’le karşılanıyorum. Ne hoş.
Meşhur miting günü, her ne kadar Ula'nın rehavetine
kaptırmışsam da kendimi, memleket meselelerinden bu kadar uzak kalmak olmaz
diyerek açtığım televizyonu izleyebildiğim yarım saatten sonra, tahammül
sınırımı aştığından, kendimi bahçeye attığım an, bahçe duvarı boyunca davul
zurna sesiyle yürüyen, direğe takılı bir Türk bayrağı gördüm. 81 ilde naklen
yayın yapılacağını bildiğimden, burada da tezahürü böyle demek ki düşünürken, o
güne kadar darbe marbe umurları değil, kendi hallerince, küçük dünyalarında mutlu
mesut yaşıyorlar diye imrenerek baktığımdan nasıl bir hayal kırıklığı yaşadım
anlatamam. Hayal kırıklığının yarattığı bir öfkeyle bahçe kapısına koştuğumda,
bayrağın arkasına takılmış bir güruhun davul zurna eşliğinde yürüdüğünü gördüm.
Neler oluyor dediğimde “gelin almaya gidiyoruz “ cevabı içime su serpti.
Takıldım peşlerine. Gelin evinin kapısında halaylar çekildi, damat omuzlara
alındı, gelin naz etti, davullar zurnalar daha da coşkulu çalmaya başladı,
gelin evden çıksın diye paralar saçıldı, sonunda hem ağlarım hem giderim
havasındaki gelini aldık, yakışıklı damada teslim ettik. Miting kimsenin
umurunda değildi. Bu bayrak ve miting konusunu bir Ulalı'ya anlattığımda, “
darbe İstanbul’da olmuş, Ankara’da olmuş, Ulalı'ya ne?” diyerek konuya son
noktayı koydu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder