Ne zaman insanlığa inancımı yitirsem, ne zaman ortalık fitne
fücur kaynasa ben veriyorum kendimi kedilere. Hayvanları daha saf, temiz,
dürüst bulduğumdan. Ortalıkta gezen pislik kokusundan, insanı boğan
kirlilikten, yalandan, riyadan, üçkağıttan, kalleşlikten kaçmak için sığındığım
bir alan. İnsana dair inancımı hala korumama imkan tanıyan bir nefes. Kedilerin
insana inancı korumakla ne ilgisi var diye düşünenler olabilir. İçimdeki sevgi tomurcuklarının
her daim canlı kalmasını sağlıyor hayvanlar. Ara ara ümitsizliğe kapıldığımda
içimdeki sevgiye sarılıyorum umudumu korumak için. Besliyorlar yani. Sevgi
kaynağımın kurumasını engelliyor hayvanlar, özellikle de evdeki kedilerim.
Ailenin en dombilisi, en sevgi arsızı Cookie Hatun, geçen
gün bana ziyarete gelen arkadaşımın onu aralıksız 5-6 saat sevmesinden sonra
iyice şımarmış olmalı ki, artık her daim ya kucağımda, ya da dibimde yatıyor.
İlla bana yapışık… Herhangi bir şey için yerimden kalkarsam benim oturduğum
yere iyice yayılıyor o koca gövdesi ile. Yerime döndüğümde bakıyorum benim yer
işgal altında. Bilgisayarın kablosu yüzünden o noktada oturmam gerektiğinden
kaldırmaya çalışıyorum ama en az beş-on dakikalık okşama, öpme faslını
yapmazsam öldür billah kalkmıyor yerinden. Akşamları ise üç kişilik ana
koltukta kızımla sarmaş dolaş televizyon seyrederken bir bakıyorum, biz ana-kız
bir kişilik yere sığışmışız zar zor, Cookie Hatun ise yayılmış iki kişilik
yere, gene yapışık. Ne yalan söyleyeyim bazen çok sıcak basıyor. Kan ter içinde
fırlıyorum yerimden, ferahlamak için. Kızım hemen somurtuyor, “ ne zaman sana
sarılsam, sıcak basıyor sana” diye. “ Kızım sorun sen değilsin, Cookie “
dediğimde ise hemen savunmaya geçiyor benim kız. “ Ama o da bu evin bir ferdi,
onun da istediği gibi yayılmaya hakkı var “ diye. Benden umudunu keserse bu
sefer alıyor Cookie’yi kucağına. Bu arada belirteyim, kızımın kedi tüyüne
alerjisi var. Bu aralarda fena azmış vaziyette ama kimin umurunda? Koyun koyuna
aşk yaşıyorlar. Cookie’nin o koca gövdesinden kızımın yüzünü bile göremiyorum
bazı bazı. O kadar sevimli duruyorlar ki, televizyonda dinlediğim o iç
karartıcı haberlerden sonra içim aydınlanıyor.
Bu sabah, biraz da geç kalkmamız sebebiyle, aleltelaş kızımı
servisine yetiştirmeye çalışırken peşimden “miyav miyav” dolaşan Cookie Hatun’la
ilgilenemedim. Neyse kızımı
yetiştirdikten sonra kendime bir sabah kahvesi yaparken kedilerin suyunu,
mamasını unutmuşum. Mutfakta ortalık toplarken bir sürtünme sesi duydum. Bir
baktım Cookie Hatun su kabını burnuyla ite ite yanıma getirmiş. “ Taze su “
diyor yani. Susamış hayvan ne yapsın? Muhtemelen miyavlarken de su istiyordu
ama ilgisiz anne duymayınca çareyi böyle bulmuş anlaşılan. Gülüyorum.
Son iki üç gündür Çakıl Oğlan’da da yenilikler var. Her zaman
geceleri ayakucumda yatan Çakıl, son üç gündür yer değiştirdi, yanı başımda
yatıyor. İlk gece, gece yarısı uyandığımda
dibimde tüylü bir şey! Neredeyse ağzıma girecek. Bir baktım Çakıl
yerleşmiş başımın yanına, başını da omzuma koymuş, uyuyor. Kıyamadım, uyuduk
öyle. Sonra ki geceler ise, Allah’tan omzumdan vazgeçti ama kafası yastığımın
üzerinde, yastık paylaşıyoruz geceleri. Evet biraz tüylü oluyor ama gene de
görüntü ve yaşattığı duygu muhteşem.
Limon Efendi ise her zaman ki ağır abiliğini koruyup
sulanmıyor bizlere. Onun standartı, kızım ne zaman odasında olsa, onun
yatağının üzerinde ona eşlik etmek. En favori yeri orası. Geceleri de orada
yatıyor. Benimle yastık paylaşan Çakıl yüzünden kıskançlık yaşayan kızıma iyi
geliyor tabii bu durum. Dolayısı ile bana da.
Hah! Deminden beri yanımda yatan Cookie Hatun, yer
değiştirip kucağıma yatmaya karar verdi. İte kaka bir savaş veriyoruz şu anda.
O kucağımdayken yazmam mümkün değil. Ben yazıyı bitireyim yoksa hatunun bana
rahat vereceği yok.
Hayvanlar, kendi doğalarını koruyarak, en saf halleriyle
kendilerini ortaya koyarak insanda inanılmaz bir sevgi seli yaratabiliyorlar.
Belki biz insanlar, asırlar boyunca hakim olmuş güç, başarı gibi çarpıtılmış
kavramlarla yoğrulduğumuz için, hayvanların bu saf haline gereksinim duyuyoruz.
Belki yüreğinin özünde sevgi ağırlıklı yaşayanlar, bu yozlaşmış, güç sanrısı
ile sevginin gittikçe azaldığı dünyada, kendi özlerini beslediğinden seviyorlar
hayvanları. Kimbilir?!
Bizde de bir Coffee var, köpekgillerden. Ruhumuzu besleyen, terapi niyetine şifa veren ayrı bir can. Bazen içine iyi insan kaçmış, bu dünyada köpek şeklini almış olabilir mi diye düşündürüyor insana. Sevgiler..
YanıtlaSilHayvan sevmeyenlerin bu saflığı, bu güzelliği kaçırmaları ne acı diye düşünürüm hep mindmills...
YanıtlaSil