Son yıllarda her yerde pıtrak pıtrak yazı atölyeleri açıldı. Yazan, yazmaya çabalayan, yazmak isteyenlere teknik öğreten, yol
gösteren, önünü açan atölyeler bunlar. Edebiyatımızın değerli emektarları
tarafından veriliyor dersler çoğunlukla. İsimlerini bildiğimiz yazarlar,
şairler kadar adlarını duymamış olsak da edebiyat dünyasının arka mutfağında
çalışan değerli kişiler de var aralarında. Sayelerinde eskiden sıklıkla
çekmecelerde kalan yazılar ortaya saçıldı, kimileri yeni yazarlar olarak
aramıza katıldı, kimi blog yazarı olarak yerini aldı, kimiyse kendisi için
yazmaya devam etti.
Yazmanın insan ruhunu sağaltıcı bir etkisi var. Gümüşlük
Akademisi’nde katıldığım İlk Dosya atölyesinin ilk dersinde “yazmak insanın
kendisiyle yüzleşmesidir “ diye yazmıştı hoca tahtaya kocaman harflerle. İnsanı
ürperten, zaman zaman yazısına ket vuran bir cümle. Ancak zamanla bundan
ürkmemeyi, kendi içindeki hassasiyetleri olumlu kullanmayı öğreniyor insan yazarak.
“Asla yazamam, iki kelimeyi bir araya getiremem”
gibi serzenişler duyuyorum sıklıkla. Her ne kadar yazarlık, okurluk, eleştirmenlik,
eğitmenlik farklı farklı yetenekler gerektirse de, bu çemberin herhangi bir yerinde yer alan bir
kimsenin yazabileceğine inanıyorum ben. Zamanında gözyaşı dökülmüş bir aşkın
arkasından karalanmış bir yazı veya şiirle de olsa kalemle, sözcüklerle bağlantısı
olan herkes yazabilir. Her yazanın illâ edebiyatçı olması, kitabının çıkması
gerekmiyor. Artık sözel iletişimden ziyade yazınsal iletişim kurduğumuz bu
çağda, kendini yazarak doğru ifade etmenin önemi iyice arttı. İyi yazmak, iş
hayatımızda, gündelik hayatımızda, yazdığımız mektuplarda, mektup diye bir şey
kalmadı ya, e-postalarda diyelim, yaptığımız sunumlarda, hazırladığımız
raporlarda kullandığımız, kullanmamız gereken bir özellik oldu. Geçen ders
hocamızın “her yazı kurgudur, makale de, deneme de, blog yazısı da olsa
kurgudur” demesinin doğruluğunu düşünürsek, hayatımızın büyük bir bölümünde
kullandığımız yazıyı iyi yazmanın, kendimizi doğru ifade etmenin önemi
dolayısıyla bu atölyelerin değeri daha iyi anlaşılır.
Sadece yazmayı da öğretmiyor bu atölyeler. Yazmak
için çok okumak gerektiğinden önce okumayı öğreterek başlıyor iş. Zamanımızın
çoğunu okuyarak geçirmemize rağmen ne kadar doğru okuyoruz o ayrı mesele.
Önümüzden akarak geçen satırların aslında bize ne anlatmak istediğini anlamadan
okuyorsak okuduğumuzun bir anlamı yok. Anlamadım diyerek bir kenara
attırdığımız bir metnin, öykünün veya şiirin satırları arasında nasıl bir
cevher barındırdığını görmek, anlamak başlı başına ayrı bir zevk. Kullanılan
her bir kelimenin o metnin bütünlüğü içinde bir yeri olduğunu öğreniyorsunuz
meselâ. Ayrıca, sıkı takipçi değilsek, medyada fazla adı geçmediğinden adını
duymadığımız kimi yeni, kimi eski ama raflar arasına sıkışmış yazarı da
tanımamıza, bilmemize olanak tanıyor bu atölyeler. Sadece okumanızı geliştirmek
için bile katılınabilinir bu atölyelere. İsteseniz de istemeseniz de kendinizi
yazarken bulursunuz sonunda.
Birkaç kişi “ee, ne yapılıyor bu atölyelerde? “ diye
sordu. Her atölyenin kendine göre yöntemleri farklı olmakla beraber benim
yolumun kesiştiği Murat Gülsoy Yaratıcı Yazarlık Atölyesi, Yeşim Cimcoz Yazı
Evi ve Gümüşlük Akademisi’nde katıldığım atölyelerden yola çıkarak
söyleyebileceğim, o hafta yazılması beklenen konu, teknik veya üsluba göre seçilmiş
metinlerin okunması, incelenmesiyle başladığımız. Bu metin incelemesi bize bir
öngörü sağlıyor. Bu çerçevede atölye sırasında yazıyoruz. Yazdıklarımızı
okuyoruz ve her katılımcı yazdığımız üzerindeki düşüncesini, beğenisini veya
eleştirisini yapıyor. Bitmiyor tabii yazılar. Hele romansa bölüm bölüm ancak.
Ödev genelde bu başladıklarımızı bitirmek, ayrıca belirlenen tema üzerinde ayrı
bir yazı yazmak. Katıldığınız ne atölyesiyse ona göre. Şiirse şiir, öyküyse
öykü gibi.
İki senedir bir atölyeden diğerine geçerken yazımın
ne kadar geliştiğini, artık kendimce yazıyla oyunlar oynayabildiğimi fark
ettim. İlk atölyeden beri hem kendimin hem de hâlâ bu yolda beraber yürüdüğümüz
arkadaşlarımın yazılarını, öykülerini sakladığım için, hepsini ilk baştan beri
okudum geçenlerde. İstisnasız hepimizde aynı gelişme var. Bu beni motive etti
ve daha da sıkı sarıldım yazmaya. Daha yiyecek kırk fırın ekmeğim olmasına
rağmen bu gelişmeyi görmek, en ümitsiz gibi gördüğüm yazıları bile bugün
yeniden ele aldığımda bir şekle sokabildiğimi görmek sevindirici.
Şimdi sabah sabah bu kadın niye oturdu da bu yazıyı
yazdı diye merak ediyorsanız söyleyeyim. Geçen derslerden birinde bir öyküsünü
okuduğumuz bir ilk kitabın büyüsüne kapılıp yazarın dün aldığım kitabının
ikinci öyküsünü okurken sabah sabah, bu yazarı tanımama neden olan atölyeye
minnet duydum. Bir gün, belki, böyle güzel yazılmış bir öykü kitabımın olup
olamayacağını sorgularken buldum kendimi. Olmasa bile hayalini kurmak ruhuma
iyi geldi. Eskiden böyle bir hayalim bile yoktu… İçimde oluşan olumlu duygudan
yola çıkarak bana bunları hissettirebildikleri için hepsine küçük bir teşekkür
etmek, şu ara arayışta olanlara kendi tecrübemi aktarmak istedim.
Ezcümle, eliniz ucundan da olsa kalem tutuyorsa bir
yazı atölyesine gidin derim. Kendinizde hiç bilmediğiniz cevherlerin olduğunu
keşfedince şaşıracaksınız. İyi gelecek. Aynı dili konuşmanın, yazı aracılığıyla
içini güvenle dökebilmenin getirdiği sımsıcak yazı dostlukları da cabası…
2 yorum:
Ben de geçen bahar Yaratıcı Yazarlık kursuna katıldım. Atölyeye devam etmesem de faydasını görmeye devam ediyorum. Güzel insanlarla tanıştım, birlikte ortak bir yolculuğa çıktık. Bakalım nereye götürecek..
Sadece blog yazmak, buradan tanışıklılar edinmek bile öyle başka bir boyut kazandırdı ki..Okumak ve yazmanın gerçekten somut bambaşka birşeye -romana, kitaba- dönmeden de ne kadar değerli, açıcı, uyandırıcı olduğunu tekrar keşfettim. Size de böyle bir vesileyle ulaşmış oldum hatta..
Konudan bağımsız ve çok alakasız bir yorum olacak, ama yeni profil fotoğrafınızı ve saçınızı çok beğendim. Güle güle kullanın. :) Sevgiler..
Gerçekten okumak ve yazmak insanı bambaşka bir boyuta taşıyabilen, bakış açısını değiştirebilen bir şey. Bu yol üzerinden edinilen dostlukların daa daha derin olduğunu gözlemledim. Ortak dostumuz olduğuna göre kim bilir belki birgün yüzyüze de sohbet etme fırsatı yakalarız :) İltifatınıza teşekkürler :) sevgiyle kalın.
Yorum Gönder