Bir gün arayla…
İki resim… İki baba… İki acı…
Her ne kadar birbirine tezat görünse de aslında aynı…
Ben bu babalara, bu babaların gözlerine baktığımda sadece
tek şey görüyorum. Evlat acısı… Bu gözlerde tüm diğer söylemler anlamını
yitiriyor. Koca bir boşluk ve koca bir acı…
Biri Alevi, diğeri ise Sünni bu babaların… Biri sol görüşlü
diğeri sağ görüşlü muhtemelen. Ne fark eder? İkisi de insan, ikisi de aynı
acıda buluşmuşlar. Bundan ötesi var mı? Soruyorum, var mı?
İkisini de dinliyorum. İkisi de sakin olmaya davet ediyor
insanları. İkisi de insanlığa davet ediyor herkesi. Halbuki ne kadar zor,
yüreklerine taşınamaz bir ağırlık binmiş bu insanların bunu söylemesi. İsyan
etseler hakları, yakıp yıksalar hakları, sayıp sövseler hakları ama
yapmıyorlar. Nasıl hakları diyenlere sorarım? Sizin evladınız var mı? Hiç
evladınızı kara toprağın altına yolcu ettiniz mi? Ben de etmedim ama anneyim. Sanırım
ben de girmek isterdim aynı toprağa onunla birlikte. Öylesine derin delmiş ki
bu acı, başkaları da pay almasın istiyorlar benzer bir acıdan. Saygı duyuyorum
bu iki babaya da. İkisini de yüreğime alıyorum gözyaşlarım eşliğinde.
Bu karanlık günlerden aydınlık doğacağına inanıyorum.
Berkin, Burak ve diğerlerinin ölümlerinin bize ışık tutacağını, yolumuzu
aydınlatacağına inanıyorum. Değerli bir okulumuzun Berkin için verdiği taziye
mesajında yazdığı “ bir hiç uğruna ölen “ sözüne asla inanmıyorum. Onların
ölümü bir hiç olmayacak bilakis insanlığa ışık tutacaktır. İçimizde kalmış insanlık
kırıntılarını meydana çıkaracaktır.
Hepimiz ama hepimiz, sağ - sol demeden, Türk Kürt demeden,
Alevi Sünni demeden, elimizi taşın altına koyup bu bölücülüğe, ayırımcılığa
çanak tutan zihniyetlere dur demek zorundayız. Her ne şekilde ölmüş olursa olsun,
gencecik kardeşlerimizi toprağa verirken, insanlıktan çıkıp üzülemiyorsak, acıyı
hissedemiyorsak vay halimize! Siyasi düşünce farklılıklarımızı bu acıya
bulaştırıyorsak, yanlış noktadayız demektir. Ne inandığımız siyasi düşünceye
faydamız olur ne de bu ülkeye. Her siyasi düşüncenin, yöntemleri farklı da olsa
hedefi aynıdır. İnsan refahını, mutluluğunu sağlamak… Kimi bunu kapitalizmle
sağlayacağına inanır kimi sosyalizmle. Eğer amacından sapıp, tümün refahından
kısıp sadece belirli bir kesimin hizmetine dönüşüyorsa amacından sapmıştır. Bu
nedenle hangi görüşte olursak olalım, en özümüzde insanlık değerlerinin olması,
bu doğrudan asla ve asla taviz verilmemesi gerekir.
İlk önce kendimize dönüp özeleştiri yapmalı, günümüzde
yükselen bölücülük ve ayırımcılığa neden olan tarihi hatalarımızı bulmalıyız.
Bu günkü iktidar nasıl bu kadar yandaş buldu sorgulamalıyız? Bulduğumuz
hatalardan ders alarak, hatalarımızı düzeltmeliyiz. Karşı tarafı eleştirmeden
önce kendimizi eleştirmeliyiz. Sayıp sövmeden ziyade sevmeyi öğrenmeliyiz.
Bir arkadaşımın paylaşımından gördüm. “Acıya kimlikler
yüklemeden, gözyaşlarımız insanca aktığı zaman barış gelecektir “ demiş Murat
Yalçın. Ne kadar güzel ve doğru demiş. Sevgi kimlik istemez…
Gelecek aydın günler uğruna ölen genç kardeşlerimin mekanları
ışık olsun. Kara toprağa yolcu etmiş annelere babalara metanet diliyor, gelecek
aydınlık günlerde çocuklarının izlerinin olacağı bilinciyle yüreklerinde biraz
huzur bulmalarını umuyorum.
Sizi bu anlamda tebrik etmek istiyorum.Dün ah Berkin vah Berkin diye dövünenlerin bugün hiç sesleri çıkmıyor nedense. O da bu vatanın bir evladı değil mi? Çok bir marifetmiş gibi sokaklara dökülüp, etrafı yakıp yıkacaklarına, tüm insanlığa, acı çeken, zulüm gören herkese ağlasaydık, bu sıkıntıları çekmiyor olurduk belki de. Hepsine üzülüyorum, hepsi için yüreğim yanıyor. Ama, acılar üzerinden siyaset yapanlara da bir o kadar öfkeliyim. Madem duyarlıyız, Suriyelileri de hatırlamalıyız, şehit polislere de ağlamalıyız, Gezi'de yaşamını yitirenlere de... Ama nedense dünkü olayı dillerine dolayanlar bugün pek sessiz... Bu da samimiyetsizliklerine ikna etmeye yetiyor beni. Her halleri yalan olmuş, gösteriş olsun diye sahte gözyaşları dökmeyi, twit atmayı marifet bilir hale gelmiş çokları. Neokur gibi bir site bile nasibini aldı bundan, dünkü duyarlılığın aynısından eser yok. Demek ki gerçekten üzülmüyorlar
YanıtlaSilTeşekkürler Osman Bey... Her şeyin başı insanlık. Bunu hiç unutmadığımız sürece her daim umut vardır. Unutanlara hatırlatmak ise unutmayanların görevi... Bir kıvılcım yeter, eğer insanın içinde en ufak sevgiye, insanlığa, vicdana dair bir kırıntı kalmışsa ki ben insanımıza inanıyorum, güveniyorum. Bu topraklar sevgi kokar, sulamasını bilirsek..
YanıtlaSilTC Atilla Akbatur - Ben, bu kadar acı içindeki iki babanın sağduyulu ve yürekli açıklamalarının, bir takım (söylemek istemezdim ama) ahlaksız, seviyesiz, insani duygulardan uzak zavallıların kendilerini sorgulamalarına, vicdan muhasebesi yapmalarına vesile olmasını dilerim...Yazınız, her zamanki gibi, toplumsal olaylara duyarlı, insani duyguları yoğun yaşayan bir insanın çığlığı gibi...Tebrik ve teşekkür ederim..
YanıtlaSil