Usul usul kar yağıyor penceremden. Beyaz kar taneleri
gökyüzünden süzülüp dantel dantel konuyorlar yeryüzüne. Sanki yeryüzüne
dokunmaktan korkarcasına ürkekler bir yandan. Bir tane daha, bir tane daha derken
bembeyaz oluyor caddeler, sokaklar, ağaçlar. Gelin gibi süslüyorlar etrafı.
Öyle beyaz, öyle saf… Örtüveriyor kar her yeri, her şeyi. Kar acıyı da örter
mi? Biliyorum Mersin’de yağmıyor ama gene de Özgecan’ın mezarı üstüne de
yağdırıyorum karı zihnimde. Giyemediği gelinlik gibi sarsın,
gerçekleştiremediği hayalleri gibi okşasın istiyorum. Kar, içimde sızısını hala
hissettiğim Özgecan ve onun simgelediği tüm diğer kadınların masumiyetlerini
simgeliyor âdeta.
Kar, yüreğime çöken ezikliği, gözlerime dolmuş yaşları hissetmişçesine
şiddetleniyor. İçimde yükselen öfkeyle birlikle deli deli yağıyor. Sert sert
vuruyor toprağa. Dövüyor sanki. Belki bir ağıt bu. Tüm pisliklerin,
yanlışların, adaletsizliğin üzerini bir an evvel örtmek istercesine hızlı hızlı
yağıyor. Yağdıkça beyazlaşıyor sokaklar. Kar yükseliyor. Bembeyaz caddelerde
kartopu oynayası geliyor insanın. Aman! Sakın oynama. Kartopu oynadığı için
ölebiliyor bu ülkede insanlar. Bir anlığına içinden baş göstermiş çocuk ruhunun
kartopu oynamasına izin vermiş Nuh Köklü, bir dükkânın camına geldiği için o
kartopu, bıçaklanıverdi mesela daha dün. İnanası gelmiyor insanın. Maalesef
gerçek ama… İçimdeki acı daha da derinleşiyor. Kar yağdırıyorum üzerine ama
geçmiyor.
Kar tatili veriyor Vali Amca. Seviniyor çocuklar. Hangi
çocuk sevinmez ki? Karda oynayacaklarından değil, okul olmayacağından
seviniyorlar. Artık karda oynamıyor çocuklar. Evlerde bir gün daha bilgisayar
oyunu oynuyorlar. Çocuklar dışındakilere bu ülkede kar eza, cefa demek.
Yolların kapanması, trafiğin tıkanması demek. Köyde hastası olanın çaresiz
kalması, şehirde işe gidecek olanın perişan olması demek. Kar tatili bu ülkenin
beceriksizliğinin göstergesidir aslında. Önlem almayı bilmemesinin, öğrenememesinin
göstergesi. Kar tatili dışarı çıkma, tehlikeden uzak dur, yaşama demektir bir
anlamda.
Kar diyor insanlar, tatil diyor çocuklar. Boy boy karlı
İstanbul resimleri, kardan adam resimleri paylaşılıyor sosyal medyada. Kartopu
oynadığı için bıçaklanarak öldürülen Nuh Köklü’nün ne resmi ne haber paylaşılmıyor bile. Çok az kişi olayın farkında. Belki kardan başları döndü,
sokaklara fırladılar. Kim bilir? Boş boş bakıyorum resimlere. Benimse önümden nazlı
nazlı süzülen kar taneleri keyif değil acı veriyor o anda.
Bu sefer acıların üzerini örtme kar, olur mu? Unutmayalım.
Unuttukça daha da büyüyor acılar. Bu gün bahçede keyifle kartopu oynayan
çocuğumuzun yarın çocuksu bir keyifle kartopu oynarken gemi azıya almış biri
tarafından bıçaklanmayacağı, yarın okula gitmek için minibüse binen kızımızın tecavüze
uğramayacağı veya bu kadar trajik olmasa da kızlı erkekli dolaştığı için, mini
etek giydiği için tacize uğramayacağı ne malum?.. Öyle olduk çünkü gemi azıya
almış bir ülke… At ise tamamen kontrolden çıkmış deli deli sağa sola koşup
dehşet saçıyor. Bilmem bilir misiniz? Kontrole alınamayan atları vururlar…
Hayır hayır, idam cezası istemiyorum. Şiddete şiddetle karşılık
verilmesini istemiyorum. Bunun daha çok şiddet doğuracağına inanıyorum.
Zihniyet değişmedikçe hiçbir cezanın işe yarayacağını düşünmüyorum. Bilakis
onay verilecek idam cezası yetkisinin ileride bizleri daha çok üzebileceğinden
korkuyorum.
Sadece kadın –erkek, o, bu, şu gibi ayırımcılık yapılmadan
herkesin insan olduğunun hatırlanmasını ve üzerine kar yağmış vicdanın tekrar
yüreklerimizde hayat bulmasını istiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder