Müjde! Artık yatağımı paylaştığım bir erkeğim var. Bir evvel
ki yazımda anlattığım gibi, Çakıl Oğlan’la yastık paylaşmanın ötesine geçti beraberliğimiz.
Dün gece bir baktım, vücudunu olabilecek en uzun hale getirip boylu boyunca bana
yapıştırmış uyuyor hınzır. Bu uyuma şeklini alışkanlık haline getirirse yandım
ki sormayın. Yazın sıcağında bana yapışık bir kediyle uyumayı düşünemiyorum
bile!
Evdeki üç kedinin de kendi karakterleri var. Her insan gibi,
kedilerinde huyları şahıslarına özel.
Çakıl Oğlan’a en ufak dokunmanızdan sonra dokunduğunuz yeri dakikalarca
yalıyor. Eliniz hala onun yalama alanı içindeyse elinizi de yalıyor. Temizliyor
yani… Limon Efendi’de titiz ama o sevdiğinizde yalanmıyor da, tuvalet kabını zamanında temizlemezseniz, kendince temiz bulduğu, genellikle banyo küvetinin
içine yapıyor tuvaletini. O da başka cins yani… Cookie Hanım dişi ama onun
şişkoluktan fazla temizlikle arası iyi olamıyor evladım. Ancak ulaşabildiği
yerleri temizleyebiliyor. Geri kalan yerlerini mecburen anası olarak ben temizliyorum.
Kediler suyu hiç sevmediği için tırmık içinde kalıyor kollarım ama olsun temizlik
imandan gelir.
Dedim ya, hepsinin huyu ayrı. Çakıl Oğlan karton veya naylon
poşet canavarı mesela. Ortalıkta asla poşet veya koli, kitap gibi kartondan
yapılmış herhangi bir şey bırakmaya gelmiyor. Diyelim ki es kaza unuttunuz.
Sabah her tarafı parça pinçik karton parçaları ile bulmaya hazır olun. Çakıl
Oğlan eve ilk geldiğinde, bu huyundan haberim yok, bir sabah bir uyandım; yatak
odası bembeyaz. Gözümde pek iyi görmez, yarı uyanık ne olduğunu anlayamadım. Kalkıp
bakınca bir baktım ki, tuvalet kağıdı rulosunun ucunu yakalamış, parçalayarak
bütün odaya dağıtmış. Onun bu parçalama huyuyla böylece tanışmış oldum. Son
anda kurtardığım bir sürü kenarı koparılmış kitapla dolu evim. Artık okuduğum
kitabı ortada bırakmayıp kütüphaneye kaldırmayı alışkanlık haline getirdim
mecburen. Diğer ikisinin önüne koysan kartonu asla dönüp bakmazlar ama Çakıl
Oğlan’nın huyu böyle. Ne yapalım, öyle kabul ettik onu da. Sevmek olduğu gibi
kabul etmek değil mi?
Evde kedi tırmalama tahtası olmasına rağmen, ona asla
yanaşmayıp, tırnaklarını törpüleme işlemini koltuklar üzerinde halleden ise
Limon Efendi. Dört adet deri kaplı mutfak sandalyesini atıp tahta sandalyeler
almama sebep olan Limon Efendi, şu anda bu keyfini salonda ki tek kişilik
koltuk üzerinde sürüyor. Her gün evde “ hayır Limon” bağırışları olmasına
rağmen, daha da ilginci “hayır”ın ne anlama geldiğini bilmesine rağmen, senede
bir koltuk kumaşı değiştirmek zorunda kalıyorum sayesinde. Diğer ikisi ise paşa
paşa kedi tırmalama tahtasında hallediyorlar manikür işlerini.
Cookie Hatun’un cinsliği ise diğer ikisi fazla kendilerini
sevdirmeyi sevmezken, o her daim “sev beni” halinde geziyor. Sürekli yapışık
geziyoruz. Oturuyorsak kucağımızda, yatarsak göğsümüzde, yazarken bedeni
yapışık yanımda! Ha öyle sessiz sessiz otursa neyse ama öyle değil maalesef.
Habire bir miyavlama ve itekleme hali mevcut. Derdini anlatıncaya kadar o
miyavlama ve itekleme durumu bitmiyor.” İki seveyim kurtulayım” demek de mümkün
değil çünkü bir kere sizi sevmeye ikna ettiğine kani olursa, her duruşunuzda
gene başlıyor miyavlama ve itekleme. Bir de su konusunda huysuz Cookie Hatun.
Ona her daim taze su vereceksiniz. Su taze değilse su kabının başında, suya
bakıp bakıp miyavlıyor. Ne zaman ki o sabah tazelediğiniz suyu boşaltıp
yenisini koyuyorsunuz o zaman susuyor.
Üçünün ortak olan konusu ise kuru mamanın taze olması gerekliliği.
Mama kabının içinde kalmış mama varsa asla yemiyorlar. Açıkta kaldığı için
kokusu gitmiş oluyor sanırım. Onun için mamalarını yedikten sonra kalan mamayı
tekrar mama kovasına geri koyup, bir daha ki mama saatinde taze taze koymakta
fayda var.
Anlayacağınız, evcil hayvanınızı ailenizin bir parçası gibi
görüp o derece sevmezseniz, kolay iş değil. Eve kedi, köpek vs., herhangi bir
hayvan almaya niyetlenenlerin çok iyi düşünüp karar vermeleri gereken bir
durum. Hayvanlarda, insanlar gibi, hastalanabiliyorlar, özel bakım isteyebiliyorlar.
Bunların hepsi zaman, emek ve maliyet işi. İşin bu yanını da düşünmeden alınan
kararlar, evcil hayvanın en ufak zorlu bir gününde, pişmanlığa dönüşüp hayvanı
terk etmeye, geri vermeye çalışmaya yol açıyor. Oysa evladınızı ne olursa olsun
başka bir yere göndermek, hele hele de sokağa bırakmak istemezsiniz değil mi?
Onun için baştan iyi düşünmek, bir kere de adım atıldıysa geri dönmemek
gerekir.
Sevgi olduğu gibi kabul demiştik. İyisiyle, kötüsüyle
oldukları gibi kabul ettiğimiz üç kedimizle gayet sıcak, keyifli, eğlenceli bir
hayatımız var kızımla. Parçalanmış kartonları gördükçe kızmak yerine
güldüğümüz, Limon tırmalamasın diye “nasıl bir kumaş almalıyım?” diye düşündüğüm,
üşenmeden dombili Cookie Hatun’u tırmalanarak da olsa yıkadığımız bir yaşam.
Asla onlarsız olmayı düşünemeyeceğim kadar sevgi dolu bir yaşam…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder